BİŞKEK- Kırgızistan’da günün en önemli konusu tarihi Büyük İpek Yolu’nu yeniden turizme açma ve Kırgızistan’ın turizm potansiyelini harekete geçirmek amacıyla düzenlenen uluslararası bir toplantı. Böyle bir toplantıya katılmak için buralara kadar gelmeyeceğimi arkadaşlarım ve bir süredir beni izleyen okuyucularım kolaylıkla tahmin edebilirler.
Dört gündür Kırgızistan’ın turizm potansiyelini sokaklarda gezerek, dağlara çıkarak, barlarda karşılıklı şerefe kadeh kaldırarak zaten keşfediyorum. Böylesinin can sıkıcı resmi toplantılardan daha değerli olduğunu düşünüyorum. Zaten Kırgızistan’da turizm gelişecekse bunun resmi toplantılarla değil, içinde keşfetme duygusunu hâlâ kaybetmemiş insanlar aracılığıyla olacağına inanıyorum.
Kaldığım otel Türk bir müdür tarafından yönetiliyor. Bişkek’te kalınabilecek Batı standartlarındaki tek otel burası: Ak-keme Oteli. Türk gazete okuyucuları, otelin inşaatı sırasında Türk ortağın başına gelenler nedeniyle bu isme yabancı değiller aslında. Türk ortağın elindeki her şeyi burada bırakıp kapı önüne konulması ile sonuçlanan olaylar dizisinde kimin haklı kimin haksız olduğuna ilişkin birçok rivayet var. Hangisinin doğru olduğunu da kestirmek gerçekten güç. Ama bir tek şey söylemeden geçemeyeceğim: Kırgızlar Bişkek’te kalınabilecek tek uluslararası standartlardaki oteli yapan bir insana karşı daha anlayışlı olmalıydılar. Anlaşmazlıkların çözümü Sovyet geleneğinden kalma kestirme yollarda aranmamalıydı diye düşünüyorum.
Kırgızistan el değmemiş tabiatı, yardımsever ve dost canlısı insanlarıyla yeni güzellikler arayan, klasik turizm merkezlerinden sıkılmış zengin Batılılar için bulunmaz bir ülke.
Otelde kalan ve yaşları itibarıyla ’emekli’ olduklarını düşündüğüm, dolayısıyla Kırgızistan’a iş için gelmemiş birçok Amerikalı, Alman ve İtalyan ilk öncüler olarak arkalarından geleceklere yol açıyor.
Bişkek bir yandan bir Doğu kenti özelliklerini bünyesinde taşırken, diğer yandan da modem şehircilik anlayışının örneklerinin sergilendiği bir kent. Şehirdeki tüm evlerde 24 saat merkezi sistemden verilen sıcak su akıyor. Bu da cehennemi sıcağa rağmen Kırgız akrabalarımızın belediye otobüslerinin, neden bizdekiler gibi kokmadığının en önemli sebebi.
Geniş bulvarlar, yoldaki araç trafiğiyle arasına adeta yeşil bir kuşak çekilmiş yaya yolları eski Doğu Bloku şehircilik anlayışını da gözler önüne seriyor. Yollar boyunca kurulmuş pazarlar, ürettiklerini ya da bavullarla diğer ülkelerden taşıdıklarını satmaya çalışan büyük kalabalıklar Kırgızistan’ın tüm renklerini bir arada görme fırsatını sunuyor insana.
Bişkek’i tanımanın en önemli yolu adım başı rastlanan kafelerden ve barlardan geçiyor. Eğer içkiye dayanıklı değilseniz, Bişkek’i tanımak sizin için daha uzun bir süre alabilir, benden söylemesi.
Kırgızistan’ın el değmemiş tabiatı, dağları, gölleri ve nehirleri alternatif turizm ve spor meraklıları için biçilmiş kaftan. Trekking, rafting ve daha birçok modem çağ sporu için çok ilginç alternatifler var.
Kırgızistan, Sovyetler Birliği’nden ayrılıp bağımsız bir devlet oluşunun 6. yıldönümünü ağustosun son günü kutladı. Demek ki buraya gelmek için 6 yıl gecikmişim. Biraz dikkat ederseniz kolaylıkla anlayabileceğiniz dilleri, bizim artık unutmaya başladığımız gelenekleri ile eski Türk dünyasının bir parçasını keşfetmek insana değişik bir duygu veriyor.
Siz bu satırları okurken kalbimin bir bölümünü burada bırakarak dönüş yoluna geçmiş olacağım. 
Gerçekten ucuz (örneğin İstanbul’daki bir akşam yemeği parasına burada bir hafta yiyip, içebilirsiniz) ve ilginç bir tatil yapmayı düşünüyorsanız sizlere Kırgızistan’ı bir denemenizi öneriyorum.
