Sorunların temelini tartışmak ve anlamak yerine belirtilerle vakit harcamak ulusal bir özelliğimiz. Bence artık Fatma Girik’in programındaki doktorun özel öyküsünü bir kenara bırakmanın zamanı geldi.. Şimdi biraz da ‘cinsel taciz’in nerede başlayıp nerede bittiğini, nedenlerini düşünmeye başlamalıyız. Taciz ile flört arasındaki çok belirsiz çizgiyi tanımlayabilmeliyiz.
Amerikalı bir yazar olan Tom Wolfe “Erkekler seks için güçlerini kullanırlar, kadınlar ise güç kazanmak için seksi kullanırlar” diyor. Bence son yıllarda cinsel taciz tartışmalarında bir hayli yol alan Amerika için ilginç bir tespit.
Cinsel taciz olaylarına baktığımızda ortak özelliğinin ‘kötüye kullanılan güç’ olduğunu görüyoruz.
Errol Selkirk, Milliyet Yayınları’nın yayımladığı “Yeni Başlayanlar İçin Cinsellik” kitabında “Daha yaşlı, daha varlıklı ve daha saygın bir erkek, cinsel arzusunu fiziksel baskı ile tatmin etmez. Kişisel riske girmeden otorite ve paranın karşı konulmaz cazibesini kullanarak istediğini elde eder” derken en yaygın taciz biçiminin ipuçlarını veriyor.
Kadınların toplumsal hayatın dışında olduğu, görevlerinin çocuk doğurmakla sınırlandırıldığı dönemlerde ve toplumlarda bir cinsel taciz olayından söz edilemezdi.
Bu durum, kadının toplumsal yaşamda söz sahibi olabilmek için erkekle eşit şartlarla mücadele etmeye başlamasıyla ortaya çıktı.
Bu yüzden de ikili bir özellik taşıyor. Bir yönüyle erkeğin, kendisinden bir şeyler talep eden kadını aşağılamasının bir yolu olarak görünürken, bir bakıma da “kadının ödeme”si gereken bir bedel” olarak algılanıyor.
Kendilerini Tanrı’nın kadınlara bir lütfu olarak gören güç ve mevki sahibi erkekler böylece kadına yerinin ne olduğunu hatırlatıyorlar. Erkeğe zevk vermek! Diğer yandan da “Madem benim gibi olmak istiyorsun, bunun bedelini ödemeye hazır mısın?” demek istiyorlar.
Eğer bir kraliyet ailesine mensup değilse, hiçbir erkek dünyaya ‘güç ve mevki sahibi’ olarak gelmiyor. Bunu kazanma süreci içinde bilinçaltında kendi erkekliğinden ödünler veriyor: Boyun büküyor, el öpüyor, ayak oyunları geliştiriyor; toplumda ‘erkek değerler’ olarak yüceltilen değerlerinden taviz veriyor.
Bunun intikamını almak zamanı da daha önce kendisinin geçtiği süreçten geçmeye aday bir kadın karşısına çıktığı zaman geliyor. Sahip olduğu gücü böyle kullanarak kendi erkekliğini yeniden üretebiliyor.
Taciz olayı kahramanlarının genellikle güç sahibi erkekler, kurbanlarının ise genellikle daha yolun çok başındaki kadınlar olmasının nedeni bence bu.
Ama her toplumsal olay gibi cinsel taciz olayını da böyle tek bir nedene bağlamak elbette doğru değil.
Ortega Y. Gasset “Erkekte kendini açma içgüdüsü vardır. Erkek, ne olduğunun başkalarının gözleri önünde açıkça sergilenmediği duygusuna kapılırsa, kendi gözünde değersizleşir. Bazen kendini dışa vurma yolundaki bu eğilim hiç temeli olmasa da birtakım şeyleri yalnızca söylemiş olmanın verdiği hoşnutluğa indirgenir” derken, toplumumuzdaki en yaygın cinsel taciz biçiminin ruhi temellerini vurguluyor.
Böylesine bir konunun gazete köşe yazısı sınırları içinde anlatılabilmesinin ne kadar zor olduğunu sizler de takdir edersiniz. Şimdilik yerimiz bu kadar. Devam edeceğiz.
