RADİKAL

Ben de Freddieleşiyor muyum ne?

 Hayır, başlıkta sözünü ettiğim Freddie’nin, Elm Sokağı’nın jilet tırnaklı kahramanı Fredy ile bir İlgisi yok. Ben, Haluk Şahin’in geçen perşembe günü Radikal’de anlattığı öyküdeki Freddİe’den söz ediyorum.

Hatırlayacaksınız, Haluk Şahin o yazısında günlük iş güç telaşına kendini kaptırıp, insanca değerleri, ailesini, arkadaşlarını, kısaca hayatın özünü İhmal edenleri eleştiriyordu.

Dünkü postadan çıkan bir küçük paket, Freddie’yi düşündürttü bana. Eski dostları nasıl ihmal ettiğimi hatırlattı. Hem sevindim; eski bir dosttan sıcak bir haber aldığım İçin, hem de utandım; yıllardır arayıp sormadığım için.

Şair Metin Demirtaş, Antalya’da ilk gençlik yıllarımda babamın iş arkadaşı olarak tanıdığım, sonra şiirini sevdiğim ‘devrimci arkadaşım’.

Bana son dönemde yayınladığı kitaplardan gönderme inceliğini göstermiş. ‘Tersinden Okunan Masallar’ isimli şiir kitabının içine yazdığı küçük notta da aşağıda sizlere sunacağım şiiri okumamı önermiş. Söz şimdi Demirtaş’ın: “Bize öğretilenlerin hepsi/ Kesenkes doğru mu?/ Durup arada/ düşünmeliyiz bunu./ Yanlış ile doğru/Öyle sanıldığı gibi/Ak’la kara değil ki!/ Her doğru denilenin içinde/ Birazcık kuşku/ Her yanlışın içinde/ Kocaman bir doğru/ Barınmıyor mu?

“Örneğin/ Ünlü masalını düşünelim/ La Fontaine’in./ Orada anlatılmak istenen/ Hepten doğru mu?/ Neden o masalda/ Karınca hep haklıdır da/ Şarkıcımız -ağustos böceği/ Suçlu ve mahzun durur?

“Kış sonlarına doğru/ Dara düşer/ bu doğru./Yuvasında hüzünlü kokusu yoksulluğun/ Ve bir şarkı dudağında/İyimser ve umutlu:/”Engin ol gönül!/ Sağ çıkacağız bu yıl da bahara.’

“Karıncanın ise/Bir eli yağda/ Bir eli balda/ Ama ne şiir, ne şarkı var hayatında./ Mutsuzdur…/ Bu yüzden uzun kış geceleri/İçi sıkılır durur.

“Çünkü yaşamda/Arpa buğday kadar/ Önemli bir yeri var/ Şiirin ve şarkının da./ Yine de hep/ Ağustos böceğini göndeririz/ Karıncanın kapısına/ Bir çiltim arpa için.

“Bence bu masalı/ Bir kez de tersinden okumalı/ Görün o zaman/ Nasıl değişiyor manzara!

“Uzun kış gecelerinin birinde/ Karınca patlar can sıkıntısından/ Sırtında bir torba arpayla/ Varır dayanır/ Ağustos böceğinin kapısına/ Bir şarkı dinlemek için.

“Ağustos böceği karınca değil ki…/ Güngörmüş, halden bilir, efendi./buyur eder komşusunu/ Güler yüzle İçeri./ La Fontaine şımarığında/ Bir kibir, bir tafra/ Hal – hatır sormak nerde…/ İndirir torbayı hemen önüne/ Buyurur üstten bir sesle:/ Hadi bana şarkı söyle!

“Garibim Ağustos böceğinin/ kararır sevinci./ Sezdirmez ama./ Alır sazı eline/ Döker içini, türkü diliyle:/’Behey aç gözlü!/Bütün bir yaz/ Yandım, yakıldım, çaldım, söyledim/Durup dinlemedin bir kere bile./ Şimdi gelmişsin kapıma/Kibirli, küstah emreder gibi/ Hadi bana şarkı söyle!/ İnce belli, karabey/ Önce şunu iyi belle/ Şarkı söylenmez/Emir ve rüşvetle!..