Menderes’in Türkiye’yi küçük Amerika yapma hayali 1950’li yılların en büyük ekonomik hedeflerinden biriydi. Amerika düzeyine gelemedik ama, toplumsal davranışlar açısından onlara benzemeye başladık.
Aslında dünya yüzünde Amerika’ya benzeyebilecek bir ikinci ülke varsa o herhalde bizim ülkemiz. Tıpkı orada olduğu gibi burada bizler de yüzlerce değişik etnik kökten yola çıkıp, bir ulus olmanın bilincine varabilmiştik.
Son günlerde yaşadıklarımız bu görüşümü destekliyor. Günlerdir Susurluk ile yatıp Susurluk ile kalkıyoruz. Adını pek duymadığımız bu şirin kent artık hayatımızın önemli bir parçası haline geldi.
Bundan en çok da Susurluklular memnun. Geçen gün televizyon haberlerinde bir hanım Susurluklu “Ayran Festivali ile duyuramadığımız adımızı, bu kaza ile duyurduk. Çok mutluyuz” diyordu. Bir başkası da tek kelimeyle ‘gururluyuz’ diyerek Türkiye’yi sarsan kirli ilişkilerin ortaya çıkarılmasından kendisine pay biçiyordu. En çok beğendiğim “Kaza 500 metre ileride olsaydı bu işten Mustafakemalpaşalılar kârlı çıkacaktı. Ama biz kazandık!” sözleriydi.
Geçen hafta Radikal’de bir yazı vardı. Amerika’da bazı küçük kentlerin sakinleri ünlü mahkûmların kendi kasabalarının cezaevlerine konmasını istiyorlardı. Bunun kentlerini duyurmaya ve para kazanmaya yarayacak bir iş olacağını düşünüyorlardı. Aynı Susurluklular gibi..
Önerim, Susurlukluların kaza yerine kuracakları müzede olayda parçalanan Mercedes ile kamyonu ve kazadan arta kalanları sergilemeleri. Yanına kurulacak kafeteryada da ünlü Susurluk ayranı ve Mihalıççık peynirli tostlarını satarak, kentlerine bir ekonomik canlılık kazandırabilirler diye düşünüyorum.
