Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, BDDK tarafından hazırlanan, “Finansal Hizmetler Yasa Tasarısı Taslağı” ile ilgili görüşlerini açıkladı. Dünkü gazetelerde bu görüşleri yayımlandı.
Hazırlanan metin adı üzerinde “taslak”.. Bu nedenle üzerinde bir tartışma yapılacaksa bunu şimdi yapmak gerekir diye düşünüyorum. 
Başbakan Yardımcısı Şener, taslakta yer almayan “banka – medya sahipliği ilişkisinin” yeniden gündeme getirileceğini söyledi. (Gerçi Şener dün CNN Türk’e “bu konunun taslakta olmadığını” söyledi.) “Medya sahibi banka patronu olmamalı” diyerek, bunun kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi açısından sakıncalar doğurabileceğini vurguladı. 
Bu görüşe bir gazeteci olarak katılıyorum.
Evet, banka sahipleri medya sahibi olmamalı..
Hiçbir alanda…
Ancak burada Başbakan Yardımcısı ile önemli bir konuda ayrıldığımı belirteyim.
Başbakan Yardımcısı, banka sahiplerinin ya da kurumsal olarak bankaların sadece medya sahibi olmalarına karşı çıkıyor. 
Benim üzerinde durduğum konu ise daha geniş kapsamlı: Banka sahipleri sadece bankacılık yapmalı. Bankalar sadece kendi işleriyle ilgilenmeli.. Sadece medya alanında değil, başka alanlarda da “iş” yapmamalı..
Hortumculuk
Türkiye çok önemli ekonomik krizler yaşadı.
Yaşadığımız son iki krizin en önemli nedeni, bazı bankacıların ve bankaların, kendi işleri dışındaki işlerle meşgul olmalarıydı.
Başka işlerinde batık duruma düşen banka sahipleri, sahip oldukları bankaların kaynaklarını bu işlere aktarma yoluna gittikleri ve bu nedenle bankalarını da batık duruma getirdikleri için finansal bir krize yol açtılar. 
Kamuoyunun “hortumculuk” diye tanımladığı konu budur. Bankaların kaynakları, banka sahiplerinin başka işlerine akıtıldı.
Krizin sonucu..
Evet hiç kuşku yok ki bankaların kaynaklarının bir bölümü banka sahiplerinin özel heveslerine de kullanıldı ama batırılan paranın önemli bir bölümünün batık başka işler için harcandığı gerçeğini unutmamamız gerek. 
Batık banka patronlarının birçoğunun aynı zamanda gazete-televizyon sahibi de olmaları finansal krizin bir nedeni değil, sonucudur.
Yani finansal kriz, banka patronları medya sahibi oldukları için çıkmadı.
Tam tersine bazı banka patronları işlerini ve bankalarını batırdıkları ve bir krize doğru sürüklendikleri için medya sahibi olma yolunu seçtiler. 
Zannettiler ki, medya sahibi olurlarsa kimse kendilerine dokunamaz, batırdıkları bankalar nedeniyle hesap vermek zorunda kalmazlar.
Hesap tutmadı
Bu hesapları tutmadı. Medya sahibi olmak, batık banka patronlarının hesap vermelerini geciktirse bile batmalarını ve bankalarına el konulmasını önlemeye yetmedi.. Batmaktan kurtulamadıkları gibi ülkeyi bir ekonomik krize sürüklediler..
Dolayısıyla benzeri krizleri önlemenin yolu, banka sahiplerinin bankacılık dışındaki işlere girmelerini önlemektir.
Mevcut bankaların iştiraklerini kısa sürede tasfiye etmeleri mümkün olmadığına göre, yeni yasada bu “tasfiye” için yeterli olabilecek makul bir sürenin kendilerine tanınması da doğal olacaktır.
