MİLLİYET

Delikli demir icat oldu mertlik bozuldu!

 Bu savaş, gazetecilik mesleğine yeni bir kavram da kazandırdı: “Embedded” gazeteciler..

Sözlüklere göre çevirecek olursak “gömülü” diye tanımlamamız mümkün. Yani ordunun içine “gömülmüş”, ordu ile birlikte hareket eden, savaşan ordunun gözüyle olaylara bakmak zorunda kalan gazeteciler..
Nitekim bu gözle bakmayı başaramayanlar kısa sürede ülkelerine geri gönderildiler. Kimisi birliklerin konumunu ele verecek cümleleri haberlerinde kullandığı için, kimisi de doğrudan doğruya izlenen askeri stratejiyi eleştirdiği için..

O zaman da önemliydi
Geçenlerde okuduğum bir kitapta “embedded” gazeteciliğin aslında hiç de yeni ve sadece bu savaşa özgü bir olay olmadığını fark ettim.
Rupert Furneaux’nun “Tuna Nehri Akmam Diyor” isimli kitabında, zamanın savaş muhabirlerinin anılarından ve haberlerinden de yararlanarak Plevne Savunması anlatılıyor. (Doğan Kitap, Çevirenler: Şeniz ve Derin Türkömer.)
Rusların, “Bulgaristan’ı Müslüman mezaliminden kurtarma operasyonu” olarak dünya kamuoyuna lanse etmeye çalıştığı savaşın aslında tek amacı vardı: Osmanlı’yı Avrupa’dan atmak, Balkanları aşarak İstanbul’u ele geçirmek..
Bunun için de zamanın medyasını, tıpkı bugün savaşan tarafların yaptığı gibi olabildiğince kullanmaya çalıştılar.

Özel bir gazeteci
Londra’da yayımlanan Daily News Gazetesi’nin İstanbul’daki muhabiri J. A. MacGahan’ın, Bulgar kasabalarında “kiliselerinin bahçelerinde öldürülmüş Bulgarlar”ı anlatan haberlerini, bu “kutsal savaş”ın gerekçesi olarak kullandılar ve özellikle Avrupa’daki Hıristiyan kamuoyunda büyük başarı da sağladılar.
MacGahan, Rusların büyük Orta Asya seferini de izlemiş ve Çar tarafından “Svyatov Stanislav” nişanı ile onurlandırılmıştı. Zamanının en tanınmış savaş muhabiriydi. Gerçek bir “embedded” gazeteciydi.. Rus Ordusu ile birlikte ilerler, generallerin çadırlarında ya da piyadelerin karavanalarında karnını doyururdu. Rus Ordusu, ona sürücülü bir de at arabası tahsis etmişti..
Plevne Savaşı’nı o tarihte rekor sayıda gazeteci izlemişti. Cephenin iki tarafına dağılmış tam 70 muhabir ve gazete ressamı.. O tarihte fotoğraf makinesi daha icat edilmemişti..

İsim babası ‘büyük’ Osman
Plevne gazisi Osman Paşa’nın Rus saldırısını durduran büyük askeri dehasından dünya bu gazeteciler sayesinde haberdar oldu.
Osman Paşa’nın kişisel dostluğunu da kazanan Daily News muhabiri Drew Gay’in haberlerinin çizdiği bu kahraman asker tipi öylesine tutulmuştu ki, o dönemde İngiltere’de doğan birçok çocuğa Osman adı verilmişti. Bir İngiliz asilzadesinin de çocuğunu Osman adıyla vaftiz ettirdiği biliniyor. (Belki bugünkü ABD Kuzey Cephesi komutanı General Pete Osman bu sülaleden geliyordur, kim bilir?)
Kitabı okurken, o dönemlerin askerlik ve kahramanlık anlayışı ile bugünkünün ne kadar farklı olduğunu düşündüm.

Nerede o şövalyeler…
Delik demirin icadından sonra, mertliğin bozulduğuna bir kez daha tanık oldum.
Büyük Rus saldırısı durdurulup, Plevne kuşatması başlarken Drew Gay, kuşatma çemberi kapanmadan kasabayı terk etmek istedi. Osman Paşa, bu dostunun Sofya’ya kadar sağ salim varabilmesi için yanına iki çerkez süvari ile bir bölük zaptiye verdi.
Ruslar da kendi taraflarında görev yapan gazetecilerin canlarını korumak için benzer önlemler alıyorlardı.
Dün, Bağdat’taki Filistin Oteli’nde füze ateşiyle kasten öldürülen gazeteciler ile ilgili haberleri okurken o eski kahramanları andım.. Gazi Osman Paşa’yı rahmetle.. “Osman Paşa memleketinin şerefini kurtardı. O büyük bir askerdir ve hep öyle kalacak” diyen General Skobelev’i.. Savaşın en kanlı dönemlerinde bile nezaketi elden bırakmadan, birbirlerinden saygıyla söz eden, tarihin kendilerine biçtiği rollerinin insanlıklarının önüne geçmesine izin vermeyen geçmiş zaman şövalyelerini…