Herkesin bildiği bir şeyi tekrarlamamama lütfen izin verin: Türkiye’de tam 19 gün sonra bir genel seçim yapılacak..
Bu benim gazeteciliğe başladığımdan beri izlediğim bir ara seçim de dahil olmak üzere sekizinci seçim olacak.. 
Seçim araştırmalarına bakılırsa önümüzdeki dönem, çok büyük bir çoğunluğu yenilenmiş bir Meclis ile karşılaşacağız.. Bir çok geleneksel partinin barajı geçemeyeceğinden de söz ediliyor. Bir çok kişi, daha önce aklından bile geçirmediği partilere oy vereceğini söylüyor. Anketler de bunu doğruluyor zaten.. 
Böylesine büyük bir değişime gebe olan seçimin, bu kadar sessiz sedasız yaklaşıyor olmasına inanamıyorum.
Meydanlarda dolaşan, kahvehanelerde seçim konuşmaları yapan politikacılara soruyorum.. Onlar da benimle aynı fikirde.. Ülkede hala bildiğimiz bir seçim havasının olmadığı görüşüme onlar da katılıyor.. 
Bazı politikacılar parti örgütlerinin seçim kampanyası sırasında eskisi kadar istekli davranmadıklarını söylüyorlar.. Halkta da bir heyecan görülmüyor.
Eski seçimlerle kıyaslanamayacak kadar az sayıda miting yapılıyor. Kentlerin sokaklarına daha az bayrak asıldı.. Bir şenlik havası veren, şarkılı türkülü seçim konvoylarının sayısında da gözle görülürür bir azalma hissediyorum. 
Halk ümidini kesmiş
Bunun nedenini düşünüyorum ama beni de tatmin edecek bir yanıt bulamadığımı söylemeliyim..
İlk aklıma gelen neden ekonomik kriz.. Seçim kampanyası, her şeyden önce büyük bir bütçe demek.. Bayraklar, afişler, mitingler, insanları oradan oraya taşıyacak araçların kirası, benzin gideri vs.. Daha çok bağışlar ve adayların kişisel harcamalarıyla beslenen seçim bütçeleri krizin etkisiyle küçüldüyse, eski gürültülü kampanyaların tekrarlanamıyor olması da normal.. 
İkinci neden, seçimin galibinin kim olacağının en başından belli olması olabilir. Seçim esas olarak AKP ile CHP arasında cereyan ediyor gibi bir görüntü var ve bu öteki partilerin örgütlerinin hevesini kırmış, mağlubiyeti kabullenmelerine yol açmış olabilir.. 
Benim en çok benimsediğim görüş ise halkın siyasetten ümidini tamamiyle kesmiş olması..
Geçtiğimiz seçimlerde gördük ki seçtiğimiz şey aslında kendi temsilcilerimiz değil, parti liderlerinin listelerine yazdıkları emir kulları.. Halk görüyor ki oyunu kime verirse versin aslında kendi istediğini değil, parti liderlerinin istedikleri isimleri seçecek. 
ÇÖzüm açık ama…
Böyle bir seçime halkın ilgisiz kalmasından daha doğal ne olabilir?
Bunun demokrasimizin geleceği açısından çok ciddi bir tehdit oluşturduğunu düşünüyorum. Halkın siyasete ilgisini canlandırmanın yolu ise çok açık: Yeni Meclis’in bir an önce Seçim Kanunu’nu ve Siyasi Partiler Kanunu’nu değiştirmesi. 
Partilerin lider sultasının kırılması, daha geniş demokratik katılıma olanak sağlayacak bir siyaset düzeninin getirilmesi buna bağlı..
Ama doğrusunu isterseniz bu Meclis’in de bunu yapabileceğine inanmıyorum. 
Seçimi kazanacağı tahmin edilen AKP, daha Başbakan adayının kim olduğunu bile açıklayamıyor. Recep Tayyip Erdoğan adına görevi üstlenecek bir “emanetçi” arayışı belli ki hala sürüyor. Başbakanlık gibi önemli bir görev için bile kişilikli siyasetçilerin önünü açmak yerine bir emanetçi arayan zihniyetin, Siyasi Partiler Kanunu’nda liderlik sultasını kıracak düzenlemelere iyi gözle bakması mümkün mü? Ya da ikinci büyük parti CHP’nin lider kadrosunun alışkanlıkları değişebilir mi? 
Sebebi ne olursa olsun çok önemli bir seçim yaklaşıyor ve Türkiye hala bir seçim havasına girebilmiş değil..
