MİLLİYET

Ekonomik suça, ekonomik ceza mı dediniz?

 Amerika merkezli dev şirketlerin, CEO’larının (acaba bildiğimiz “murahhas üye” tanımını mı kullansaydım?) yolsuzluklarıyla sarsılmalarından sonra ABD Merkez Bankası Başkanı Alan Greenspan’ın yaptığı açıklamaları okurken, geçen yaz tartıştığımız konuları hatırladım…

Greenspan, dünya kapitalizminin bu en önemli adamı, acaba “eski kafalı bir solcu”mu olmuştu?
Önce isterseniz geçen yaza kısa bir dönüş yapalım…

Bir kısmı ‘çete’den…
Hatırlayacağınız gibi geçen yazı “sahipleri marifetiyle soyulan” bankalara ilişkin haberlerle geçirdik.
En çok tartışılan konu da, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na yaklaşık 20 milyar dolara mal olan bir yolsuzluklar zincirinin kahramanlarına ne tür bir ceza verilmesi gerektiğiydi…
Nitekim önce bu kişilerle ilgili davaların önemli bölümü “bankaları soymak amacıyla çete kurmak” suçundan DGM’lerde açıldı..
Tartışma bu noktada çıkmıştı.

‘Hortumlamanın’ bedeli…
Bir görüşe göre, bu kişilerden, bankalardan hortumladıkları paraları geri almak yeterli bir cezaydı. Hatta, bankalardan hortumladıkları paraları geri ödeyebilmek için serbest kalıp, işlerinin başına da dönmeliydiler.
Bu görüşte olanların temel tezi, “banka yolsuzlukları ekonomik bir suçtur ve ekonomik suçun cezası ekonomik olmalıdır” şeklinde ortaya konmuştu.

Sert önlemler şart
Sonunda hükümet de ikna oldu, yapılan bir yasa değişikliğiyle bu tür suçlardan yargılananların davaları Ağır Ceza Mahkemeleri’ne devredildi.
Şimdi Greenspan’ın konuşmalarını dinlerken geçmişi hatırlamama yol açan şey de buydu.
Greenspan, yolsuzlukları ortaya çıkarılan CEO’ların cezai sorumluluklarının arttırılması gerektiğini savunuyordu. “Yöneticilerin karakterlerini değiştirme gücüne sahip değiliz. Ancak, ABD hükümeti alacağı daha sıkı ve sert tedbirlerle bu tür davranışların önüne rahatlıkla geçebilir” diyordu. Usulsüz iş yapan şirketlerin hesaplarından en üst düzeydeki yöneticilerin de sorumlu tutulmasını ve bu suçların cezalarının sertleştirilmesini istiyordu.

Zincirleme kriz…
Aslına bakarsanız, Amerika’da CEO’ların hesap oyunlarıyla yarattıkları büyük yolsuzluklar özü itibariyle “ekonomik suç” kapsamına giriyor. Sonuç olarak ortada sadece bazı hesap oyunları var, kimseye karşı şiddet kullanılmıyor, suçun yarattığı sonuçlar da tümüyle ekonomik…
Bizdeki “banka hortumlama” suçu da öyle… Ama, Greenspan yine de “ekonomik suça ekonomik ceza” teranelerine hiç yüz vermiyor…
Suçluların en ağır şekilde cezalandırılmasını istiyor.
Çünkü Greenspan biliyor ki suç sadece bir şirketin soyulmasıyla bitmiyor. Öteki şirketleri de derinden etkileyen bir ekonomik krize dönüşüyor, yatırımcının şirketlere güveni sarsılıyor, şirketlerin borsadaki değerleri düşüyor, Amerikan tüketicisi bu kriz ortamında harcamalarını kısıyor ve bütün bunlar üst üste konulunca sistem ciddi bir sıkıntı içine giriyor…
Tıpkı bizdeki banka soygunlarının, büyük bir finansal krizin alt yapısını hazırlayıp, hepimizi bir gecede yarı yarıya fakirleştirmesi gibi…

Yeter ki sistem yaşasın!
Greenspan, Türkiye’de yaşasaydı, bu söyledikleri yüzünden en hafifinden Zekeriya Temizel’in başına gelenlere maruz kalacaktı.
Eski kafalı bir solcu olmakla, insanları iş yapamaz hale getirmekle, piyasalara olan güveni sarsmakla suçlanacak ve bir kenara itilecekti.
Ama Amerika’da yaşıyor ve orada medya da, siyasetçiler de, hâkimler de kişilerin değil sistemin özünün korunması gerektiğine, ahlaki bozuklukların sistemin işlemesinde yaratacağı etkilerin bütün bir halkın yaşamını olumsuz etkileyeceğine inanıyorlar..
Sahi, bu ülke “küçük Amerika” olmak istemiyor muydu?