Milliyet gibi geniş bir haber ağına sahip herhangi bir gazeteye her gün yurttan ve dünyanın dört bir köşesinden üç bine yakın haber geliyor. Gelen haberlerin ancak yüzde 10’unun gazetede kendine yer bulabildiğini düşünecek olursanız bu kararın gerçekten çok hızla verilmesi gerekiyor.
Gazetenin hitap ettiği okuyucu profili, toplumun beklentileri ve eğilimleri, gazetecinin mesleki sorumluluğu gibi unsurlar gözetilerek önceden belirlenmiş genel yayın politikası, bu kararların alınmasını kolaylaştırıyor. 
Ancak gazete yaşayan bir organizma.. Böyle olduğu için de zaman zaman önceden belirlenmiş politikaların da karar almakta yetersiz kaldığı durumlar olabiliyor.
Terör ve intihar olayları gibi haberler editörlerin üzerinde karar vermekte en çok zorlandıkları haberler. Bir yandan meydana gelmiş bir olayı okuyucuya duyurma kaygısı, diğer yandan bu haberlerin tekrarlanmasının “örnek oluşturabileceği” endişesi karar vermeyi zorlaştırıyor. Kimi zaman bu türden tek bir haber üzerinde saatlerce tartıştığımız bile oluyor.. 
Viyana’da işe yaradı
Hepimizin bildiği gibi İstanbul Boğazı üzerindeki iki köprü intihar girişimleri için sıkça kullanılıyor.
Dr. Nihat Kaya’nın tespitlerine göre Ocak 1998’den Ağustos 2001’e kadar her iki köprüde toplam intihar girişimi sayısı 512. 
Dr. Kaya, bunlara “gösteri intiharları” adını veriyor ve medyada bu tür haberlerin yer almasının “örnek” oluşturduğunu, başka bazı kişilerin de bu örnekten yola çıkarak intihar girişiminde bulunabildiklerini söylüyor. 
Milliyet’in Okur Temsilcisi (ombudsman) Yavuz Baydar geçtiğimiz hafta Salt Lake City’de düzenlenen Dünya Ombudsmanlar Örgütü’nün 16. Kongresi’ne katıldı.
Kongre’de tartışılan konulardan bir tanesi de intihar girişimlerine ilişkin haberlerin, yeni intiharları teşvik edip etmediğiydi.. 
Pensylvania Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Kathleen Hall Jamieson’un bu konudaki tebliğini Baydar bana da getirdi.
Bu tebliğde yer alan ilginç bir örnek olayı sizlerle de paylaşmak istiyorum: 1984 ile 1987 yılları arasında Viyana’da metro treninin önüne atlayarak intihar etmeye yönelik girişimlerin sayısında büyük bir artış gözlenmiş. 1987 yılında bu tür haberlerin verilmesinde daha seçici davranılması, bazılarının hiç haber olarak verilmemesini hedef alan bir kampanya yapılmış. Kampanyanın başlamasından altı ay sonra metro intiharlarında yüzde 80’e varan bir düşüş gözlenmiş. Aynı dönemde Viyana’daki toplam intihar sayısında da çarpıcı bir azalma tespit edilmiş. 
Kıstasımız ‘haber değeri’
Baydar’ın anlattığına göre toplantıya katılan gazete ombudsmanları arasında bu konuda tam bir fikir birliği de oluşmuş değil. Özellikle Amerika’da yayımlanan gazetelerin ombudsmanları, gazete haberleri ile intiharlar arasında doğrusal bir ilişki olmadığını savunmuşlar. Nitekim araştırmayı yapan profesör de bu görüşe katılıyor. Doğrusal bir ilişki tespit edilmemekle birlikte bu konuda bazı kuşkuların bulunduğuna dikkat çekiyor. 
Bugün sizlerle paylaşmak istediğim konu da bu.. Bütün bu tartışmaların ışığında, bundan böyle Milliyet’te sonuçlanmayan intihar girişimlerine ilişkin haberlere yer vermeme kararını aldık.
Milliyet’in intihar olaylarına bakışındaki temel kıstas “haber değeri” olacak. Eğer intihar, toplumsal nedenlerden kaynaklanan bir sonuç değilse, intihar eden kişi toplumun yakından tanıdığı bir isim değilse, intihar sırf kişisel bir ruhsal bozukluktan kaynaklanıyorsa bu tür haberler Milliyet’te artık yer almayacak. 
Diğer gazeteler ve özellikle televizyonlar da bu tür bir yayın politikası izleyebilirlerse bunun sonuçlarının ne olacağını önümüzdeki aylarda hep birlikte görüp, çıkan o sonuca göre davranabiliriz diye düşünüyorum..
