Beyaz bir sayfa
Gazetecilik hayatım boyunca tek bir ilkem oldu: Doğru bildiğini yaz, sorunları kişiselleştirme, eleştirilerine kişisel duygularını karıştırma.
Geçtiğimiz sezon boyunca bu sayfada Fenerbahçe ile ilgili olarak yazdığım yazılara da bu ilkeler yön verdi. Spor yazarlarının büyük bölümü iyi ilişkiler içinde oldukları Ali Şen’in hatalarını görmezden gelmeyi tercih ederlerken, ben mümkün olduğunca tarafsız davranmaya çalıştım.
Kişisel ilişkilerimin yorumlarıma yansımamasına özen gösterdim.
Başarılı ve doğru bulduğum kararlarında Şen’i destekledim, hatalı olduğuna inandığım, uygulamalarına da şiddetle muhalefet ettim. “Ali Şen Başkan, Fenerbahçe Şampiyon” başlıklı yazıyı da ben yazdım, “Lazaroni değil, Ali Şen sorumlu” başlıklı yazıyı da ben yazdım.
Bu nedenle içim rahat. Hem bir gazeteci olarak, hem de bir Fenerbahçeli olarak görevimi yaptığıma inanıyorum.
Gerçi yazdıklarım Ali Şen’i kızdırdı, ama o kadar olacak artık. Benim problemim Ali Şen’in şahsıyla değil, Fenerbahçe’nin bütün branşlarıyla gerçek bir spor kulübü olarak başarılı olmasıyla ilgili.
O nedenle bugünden itibaren “beyaz bir sayfa” açıyorum.
Geçmişte yapılan hatalardan ders alındığını ümit ediyorum. Bu nedenle geçmişin muhasebesini tekrar tekrar temcit pilavı gibi Ali Şen’in ve yönetiminin önüne sürmeyeceğim.
Açtığım beyaz sayfada bugünden sonra meydana gelecek olaylar yer alacak: Hatalar eleştirilecek, başarılar övülecek.
Aynı şeyi taraftarların da yapmasını bekliyorum. Bugün artık geçmişin kavgasını yapmanın değil, ileriye ümitle bakmanın günüdür. Bayraklarımızı, çocuklarımızı alıp Denizlispor maçında Fenerbahçe’ye vedaya gidelim. Ve orada hepimizi mutlu eden “Kalpleri coşturan renkler, Yaşa Fenerbahçe” şarkısını söyleyelim. Bu arada tribünlerin kolay kolay unutulmayacak sloganını da ihmal etmeyelim: “Ali Şen Başkan, Fenerbahçe şampiyon!..” Kimbilir, belki bunun gelecek seneye bir faydası dokunur…