Muz Cumhuriyeti!
Maça Fenerbahçe Cumhuriyeti Marşı ile başladık. Ancak dakikalar ilerledikçe gördük ki, aslında varolan şey Muz Cumhuriyeti imiş. Bütün bir 60 dakika boyunca Ortega’dan başka Fenerbahçeli bir oyuncuyu sahada göremedik.
Bu Latin girişimine de ancak Muz Cumhuriyeti adını verebiliyorum, kimse kusura bakmasın. Birinci yarda hakkını vermem gereken ikinci oyuncu da Ümit’ti. Son derece akıllı çıkışlarla rakibi zorlayan, kaleyi bulan şutlar atan ama iki direğin arasını geçemeyen Ümit Özat, gerçek bir hücuma dönük defans oyuncusu portresi çizdi. Bu süre içinde golü bulamamış olması sadece şansızlıkla açıklanabilir.
Fenerbahçe, karşısında çok üstün fizik güce sahip bir takım buldu. Sarı-Lacivertli ekibin, oyunun büyük bölümünde topu geriye oynamasının tek nedeni de bu üstün fizik gücün sahanın her yerinde yaptığı müthiş presti. Ancak İsveç takımı fizik gücüne orantılı bir teknik yeterliliğe sahip olmadığı için istediği sonuca ulaşamadı. Attıkları tek gol dışında önemli bir gol girişiminde bulunamadılar ve golü de sadece Fenerbahçe’nin konsantrasyon kaybından yararlanarak kazandılar. Fenerbahçe’de en önemli sorun bu. Elazığ maçında da aynı şeyi görmüştük, iki tane Solna maçında da aynı şeye tanık olduk. Bir takım, galip duruma geçtiğinde konsantrasyon bozukluğu yaşıyorsa sorumluyu arayacağımız tek yer de sahanın kenarıdır. Yani teknik yöneticiler.
Fenerbahçe bir tur geçti. Bu kadro ve oyun anlayışıyla bir tur daha geçmesi sadece kuradaki şansıyla mümkün olabilir. Ara transferde her imkan zorlanmalı ve Fenerbahçe’nin sol kanadı işler hale getirilmeli. Aksi taktirde sonuç yine hüsran olacak.