Zoru başardık!
Kendi sahasında 2-0 öne geçtiği bir maçta üstüste goller yemek, bir mahalle takımına elenmek, sanıyorum sadece bizim milli takımımızın başarabileceği bir sonuçtur.
Maç boyunca bir türlü ileri gidemeyen bir takım, zaten daha iyisini de başaramazdı. Oyunun büyük bölümünde Tugay ve Emre’nin ısrarla topu geriye oynamaları, defansını orta sahaya yakın kuran Letonya’nın istediği şeydi. Letonya’nın büyük boşluklar bıraktığı defansının arkasına topu atamamak, zaten maçı berabere bitirmeye razı olmaktan başka bir anlam taşımıyordu. Ayağına her topu alanın adeta hata yapmaktan korkarcasına en gerideki adama aktarması ortaya çıkan kişiliksiz futbolun nedeniydi.
2-0 öne geçtikten sonra ileriye çıkmak zorunda kalacak rakibe karşı hızlı oynanabilecek bir futbol farkı açabilirdi. Ancak her zamanki gibi defanstaki yerleşim hatalarından kaynaklanan gol, turu maçın 66. dakikasında kaybetmeye yol açtı.
Letonya’nın karşısına milli takımı değil de, Gençlerbirliği’ni çıkartmış olsaydık, Avrupa Şampiyonası’na gidiş vizesini daha ilk maçta alırdık. Dün sahaya çıkarılan milli takım, sanki Türkiye’nin en iyi 11’i değildi. Ay-Yıldızlı forma, önceden yapılmış rezervasyonlarla dağıtılacak bir forma değildir. Şenol Güneş bunu son maçında öğrendi belki ama bu Türkiye için çok pahalı bir ders oldu.
Artık yapılacak iş belli. Türk futbolunu yönetecek çapta olmadığını gösteren bu federasyon ve teknik heyet istifa etmek zorunda. Milli takımın yenilenen kadrosu ve teknik yönetimiyle Dünya Kupası elemelerine hazırlanması gerekiyor. Kaybedilecek her vakit, Dünya Kupası finallerini de tehlikeye sokacaktır.