GENEL

Ceza yargılamaları tarihine geçer

Emekli amirallerin, hükümetin Montrö Sözleşmesi hakkındaki tutumunu eleştirmek ve uyarmak için yayınladıkları bildiri ile ilgili olarak 12 emekli amiralin 12 yıl hapis ile cezalandırılmaları istendi.

Bununla ilgili haberlerde bu cezayı isteyenin davaya bakan savcı olduğu iddia ediliyor ki pek doğru sayılmaz.

Cezayı isteyen aslında o amiralleri hâkim karşısına da çıkartan irade.

Hükümet tak diye emrediyor, görevli savcı ve hâkim şak diye yerine getiriyor.

Savcının esas ile ilgili mütalaasında 12 emekli amiralin “Devletin Güvenliğine ve Anayasal Düzene Karşı Suç İşlemek için Anlaşma suçunu işledikleri sabit olduğu anlaşılmıştır” deniliyor.

Savcı Bey bunu nasıl anlamış, o da mütalaasında yazılı:

“Suça konu metnin dili, temas ettiği konular, yayınlandığı saat itibariyle gece vakti dolaşıma sokulması, en üst rütbede emekli amirallerin imzalamaları / onaylamaları nazara alındığında, Türkiye Cumhuriyet Hükümeti’ne karşı geçmiş yıllarda olduğu gibi muhtıra metni tarzında bir toplu bildiri ile muvazzaf TSK mensuplarını hükümete karşı illegal bir şekilde harekete geçirmeye çalışma amacı güttüğü…”

Ceza yargılamaları tarihine geçmesi gereken bir mütalaa bu.

Niyet okuyor.

Niyeti böyle okumasına yol açan herhangi somut bir delili de yok.

Kanıta bakın: Bildiri gece vakti dolaşıma sokulmuş!

İlginç bir bildiri bu yani. Gece başka kılığa giriyor, gündüz başka kılığa.

Beş saat sonra yayınlansaydı, bir sorun olmayacak mıydı?

“Bildirinin dili”ni de çözmüş Savcı Bey. Ben de okudum, Türkçe bir metinden başkasını göremedim oysa. Katılsak da katılmasak da bir fikir beyan ediyor sadece.

“Temas ettiği konular” var bir de!

Aslında bir tek konu: Montrö Sözleşmesini fazla kurcalamayın, Türkiye’nin güvenliğini tehlikeye atmayın diyor.

Nitekim Rusya’nın Ukrayna’yı işgal harekâtı bildiride yazılı fikirlerin önemli olduğunu somut olarak da gösterdi.

Bildiriyi “üst rütbeden emekli amiraller imzalamış”!

Bunun da ilginç bir suç delili olduğu anlaşılıyor. Emekli albaylar, binbaşılar imzalasaydı sorun yoktu yani!

Bildiri “muhtıra” tarzındaymış.

“Muhtıra tarzı” diye bir tarz var belli ki.

Bir yaptırım gücü olmayan, kayıkları bile olmayan emekli amirallerde bu tarz nasıl olmuş peki?

Bu mütalaayı yazan hukuk fakültesi mezunu bir savcı.

Bakalım hukuk fakültesi mezunu bir hâkim bu mütalaa ile ne karar verecek?

——————————–

Siyasal İslamcı Aile Tipi!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendisine yarattığı fırsatı, toplumu kültür savaşları üzerinden gerip, kutuplaştırmak için kullanmakta kararlı görünüyor.

“Aile kavramı bizim olmazsa olmazımız” diyerek, Anayasa’da LGBTİ+ bireylerin kişisel haklarını kısıtlamaya hazırlanıyor.

“Çünkü son zamanlarda topluma LGBT’yi soktular” diye anlatıyor. “LGBT ile bizim aile yapımızı dejenere etmenin gayreti içine girdiler” diye de ekliyor.

Ardından devam ediyor:

“Biz kimlerin LGBTC’ci olduğunu biliyoruz zaten!”

Böylece bir gizli örgüte daha kavuşmuş bulunuyoruz.

Bu örgüt kimlerdir, heteroseksüelleri nasıl bir planla “LGBT” yapacaklarmış, orasını pek açıklamıyor.

Yeri gelmişken bizim Siyasal İslamcıların çok önem verir göründükleri “aile yapısı” üzerine biraz düşünmekte yarar var.

Bu aile tipi, en genel anlamıyla çocuklarıyla birlikte hırsızlık, yolsuzluk yapan bir aile tipi.

Evlerdeki boş odalardan birine komisyonlardan, avantalardan gelen Eurolar, Dolarlar yığılıyor.

Anne, eve böyle balya balya para yığan kocasına ağzını açıp da bir şey demiyor.

Herkesin abdesti ve inancı hakkında serbestçe fikir beyan edebiliyorlar ama kadının aklına “Bey bu para helal mi” diye sormak gelmiyor.

Adam memur maaşıyla Mercedes, BMW ile kapıya geliyor, karısı “bey bu arabaya binmem, çocuklarımı da bindirmem, bu maaşla bu arabayı nasıl aldın” demiyor.

Onları gören çocuklar bunu normal bir gelir elde etme yolu olarak öğreniyorlar.

Parayı getirmeyen iş adamlarının kucağa oturtulmaları meselesini, baba – oğul serbestçe konuşabiliyorlar.

Şirketler birbiri ardına kuruluyor, gemiler alınıyor, satılıyor, Türkiye’nin en zenginleriyle yarışacak hale geliniyor ama “aile yapıları” o kadar muazzam ki sarsılmıyor bile.

Sarsılmadığı gibi, boğazından haram lokma geçmemiş insanların “aile yapılarına” küçümseme ve tereddütle bakıyorlar.

Çok ilginç bir aile tipi bu Siyasal İslamcı aile tipi.

——————————

Ve pandemi cezalarına af!

6 Mayıs 2021 günü T24’te yazdığım yazının başlığı şöyleydi: Pandemi Cezalarını Ödemeyin!

O yazıdan kısa bir bölüm aktaracağım önce.

“Bu ülkede vergi veren bir vatandaş olarak şunu iyi biliyorum: Bu tür cezaları koşarak gidip, ödeyenler bu ülkede enayi yerine konulurlar.

Sadece bu cezalar değil tabii, trafik cezalarında da böyledir, vergi cezalarında da.

Seçimlere doğru mutlaka ve mutlaka af çıkar, vergisini, cezasını zamanında ödeyen ödediğiyle kalır, ödemeyenlerin cezaları affedilir.

Pandemi yasakları nedeniyle ceza alan vatandaşları uyarmak gazeteci olarak görevim:

Elinize tutuşturulan ceza makbuzlarını ya da tutanaklarını o kadar da ciddiye almayın.

Unutmayın ki normal olarak 2 yıl sonra çok kritik bir seçim var. Seçim erkene alınırsa daha da iyi.

Böyle seçimlerden önce bu tür cezalar mutlaka affedilir, yılların deneyimiyle söylüyorum bunu.

Bugünkü iktidar affetmese bile, yerine gelecek yenisi affeder, bunu bilir, bunu söylerim.

Hatta iktidar eğer bu cezalar ile ilgili af çıkarmaz ise seçim öncesinde muhalefetin bu af konusunu seçim kampanyasına dönüştüreceğine de iddiaya girerim.

Yıllardır trafik cezalarını ve vergilerini günü gününe ödeyen bir enayinin sözlerine kulak verin!

Acele etmeyin, kesilen cezaları ödemeyin ki sonra enayi yerine konmayasınız.”

Bu haber de 8 Ekim 2022 Cumartesi günü yayımlandı:

“Pandemi cezalarının hepsi siliniyor. Pandemi sürecinde maske ve sokağa çıkma yasağının ihlali gerekçesiyle kesilen 2 milyar 700 milyon liralık ceza silinecek.”

Ben demiştim! 

————————————–