Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Üste çıktım diye sevinme, altta kaldım diye yerinme

Üste çıktım diye sevinme, altta kaldım diye yerinme

AKP’nin son üç ayda “yükselme eğilimine girdiği” ile ilgili bazı araştırma sonuçları, gösterdiği rakamlardan çok daha büyük bir etki yaratmış görünüyor.

Muhalefetin önemlice bir kesiminde bu tablonun büyük bir huzursuzluk yarattığını da görebiliyorum.

Bu çok normal.

“Seçim çantada keklik” havasına çok erken girilmişti.

Bu havaya girmenin çok yanlış olduğunu bir yıl önce (19 Ekim 2021 – Seçim Kimse İçin “Çantada Keklik” Değil) yazmıştım.

Bugünkü umutsuzluk dalgasının nedeni, seçimin peşinen kazanılmış olduğu kanaatinin muhalefette uyanmış olması.

Öte yandan AKP çevrelerinde de muhalefetin daha önce düştüğü yanılgının bir benzerine düştüğünü de söylemeliyim.

Ciddiye alınabilecek araştırmalarda, evet AKP’de küçük bir yükseliş var ve ancak bu yükseliş, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı seçimini, AKP’nin de milletvekilliği seçimini kazanabileceğini gösterecek güçte değil.

Bu belli belirsiz artışın en önemli nedeni muhalefetin hala tek bir mesaj ortaya koyamıyor olmasıdır.

Aday belli olmadan, liderler bir tür koalisyon protokolü üzerinde anlaşıp, altılı masanın paydaşları kampanyayı bu protokolün üzerine kurup, aynı mesajı vermeye başlamadan bu mümkün değil.

Seçmende bir şeylerin değişebileceğine ilişkin bir heyecan yaratabilecek en önemli faktör kuşkusuz ki muhalefetin Cumhurbaşkanı adayı olacak ve o hem belli değil ve artık ortada konuşulmakta olan isimler de böyle bir heyecanı yaratabilecek güçte değil.

Lafı dolandırmayı sevmediğimi okuyucularım da politikacılar da bilir, birinciler bu yüzden beni okuyor, ikinciler de bu yüzden beni sevmez.

Yine dolandırmayacağım, Kemal Kılıçdaroğlu, kendi adaylığını kamuoyuna ve Altılı Masaya kabul ettirebilmek için bir tür kampanya yürütüyor ve bu kampanya bir kısım CHP’li dışında kimsenin üzerinde etkili olabilmiş değil.

Öte yandan “birinci tekil şahıs” vaatleri de masadaki uyumun bozulduğu ile ilgili propagandayı da güçlendiriyor.

Benim gördüğüm kadarıyla muhalefet seçmeninin bir bölümüne hâkim olan karamsar havanın temel nedeni bu.

Kılıçdaroğlu, kuşkusuz ki müktesebatıyla adı ortada dolaşan adaylara göre daha vasıflı bir aday gibi görünüyor ancak 12 yıldır yaratamadığı heyecanı önümüzdeki üç – beş ayda yaratamayacağını da şimdiden söyleyebilirim.

Öte yandan AKP’deki “yükseliyoruz” sevincinin de anlamlı olmadığını söylemeliyim.

Bu parti son seçimdeki yüzde 42,6’dan yüzde 30’lara geriledi.

Gökten altın yağmaz ise Erdoğan’ın kendisini iktisatçı zannetmesinin sonuçlarını değiştirebilecek bir manevra yapabilmesine imkân yok.

“AKP yükseliyor” sonucunu gösteren araştırmalarda bile seçmenin yüzde 62’sinin Erdoğan’a “kesinlikle oy vermem” dedikleri bir başka gerçek.

Cumhurbaşkanı seçimi ikinci tura kalırsa AKP ve Erdoğan tarihlerinde ilk kez bir seçim kampanyasını psikolojik üstünlüklerini kaybetmiş olarak yürütecekler.

Muhalefetin karamsarlığa kapılması yanlış, AKP de birinci parti olmasının bile tehlikede olduğu bir tabloda iki – üç puan ilerlemeye sevinmemeli.

Kırkpınar cazgırları gibi söyleyecek olursam: “Altta kaldım diye yerinme, üste çıktım diye sevinme!”

—————————–

HDP’nin “siyasi parti” olduğunu keşfettiler

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun attığı “başörtüsü pasını”, bir Anayasa değişikliği ile “gole çevirmek” isteyen Erdoğan’ın talimatıyla AKP, Anayasa değişikliği için parti ziyaretlerine başladı.

Normal bir tablo ama Türkiye’de normalin, anormal görülmesine o kadar alıştırıldık ki haliyle şaşırıyoruz.

HDP, son seçimde 5 milyon 900 bin oy ile seçmenin yüzde 11,7’sinin benimsediği bir parti ve Türkiye’nin üçüncü büyük partisi.

Ama bunun görülebilmesi için belli ki bir zihin açıklığına ihtiyaç varmış, başörtüsü meselesi bu zihin açıklığına fırsat vermiş oldu.

Muhalefetin böyle bir meşruiyet arayışına ihtiyacı aslında yoktu ama “acaba AKP – MHP ne der” kısıtlarından kurtulup, HDP ile temasa, görüşmeye başlamasının yolu da böylece açılmış oluyor.

Şurası bir gerçek: HDP’nin desteğini almadan, herhangi bir adayın Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabilmesi mümkün değil.

Seçim ikinci tura kalırsa bir tek oy fazla almak, seçimin kazanılmasını sağlayacak ve muhalefetin böyle bir lükse sahip olmadığı da çok açık.

Öte yandan başörtüsü bahanesiyle HDP ile açık temasa giren AKP için de böyle bir “altın fırsat” var ancak bunu kullanabileceklerinden emin değilim.

Hayır, MHP’nin böyle bir temasa engel teşkil edeceğini düşünmüyorum.

Bahçeli son derece pragmatik bir siyasetçi ve böyle bir temas seçimi kazandıracak ise sessiz kalmayı tercih edecektir.

AKP’nin önündeki engel, çok dar anlamda bile olsa böyle bir temasın bazı demokratik açılımları zorunlu kılması.

O çok dar demokratik ferahlamaya bile Erdoğan’ın tahammül edebilmesi zor olacak.

HDP’yi siyasi denklemlerin içine alarak demokratik siyasete alan açmak, seçimi kime kazandırır bilmiyorum ancak bunu başarabilenin seçimi kazanabileceğini görüyorum.

—————————-