Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Kızlar eğlenceli erkekleri sever

Kızlar eğlenceli erkekleri sever

Genç erkeklere sesleniyorum… En şahane kızlarla çıkabilirsiniz ama bir tek koşulu var: Ona saygı duyacaksınız ve ilgisini çekecek bir durumunuz olacak. Birçok şiiri ezbere bileceksiniz, anlatacak öyküleriniz olacak, ‘hayatta kaybetmiş’ olmayacaksınız.

Gazetedeki odam yine taşındı ve her taşınmada olduğu gibi kitaplar elden geçti, okunacaklar ayrıldı, okunmayacaklar ya da zaten okunmuş olanlar arkadaşlara dağıtıldı.
Kitaplardan biri Beste Uyanık isimli bir yazarın kitabı, adı ‘Koca Bulma Sanatı’ (Doğan Novus).
“Bu kitabı niye saklamışım acaba” diye düşündüm düşündüm, içinden çıkamadım. Yasemin’e vermeye kalksam hışmından uzun süre kurtulamam.
Ama kitabı elimde evirip çevirir, sayfaları atlayarak satırlara takılırken aklıma ortaokulda elimize geçen bir kitap geldi: ‘Kız Tavlama Sanatı’.
Yatakhanede, gece ışıklar söndükten sonra el feneriyle ‘mütalaaya’ devam ederken hatmettiğimiz bir kitaptı bu.
‘İnce Memed’in yazarıyım deseydi…

Birinci dersi hep aklımda: “Kız, kızların olduğu yerde tavlanır. Kahvehanede ve stadyumda kız tavlanmaz.”
Tabii o yılların stadyumlarından söz ediyor, kadınlar tuvaleti bile yoktu.
En anlamlı dersi de şuydu: “Kızlara değer vermezsen onlar da sana yüz vermez!”
Soner Yalçın’ın bir kitabında okumuştum, oradan aklımda kalmış…
Rahmetli Yaşar Kemal, yolda gördüğü Gülriz Sururi’ye “Hişşt küçükhanım, tanışabilir miyiz” diye seslenmiş ama yüz bulamamış.
Sururi daha sonra bir söyleşisinde şunu söylemiş: “‘İnce Memed’in yazarıyım dese her şey olurdu!”

Yaşar Kemal - Gülriz Sururi
Yaşar Kemal – Gülriz Sururi

Kulaklarınıza  küpe olsun
Bu küçük öykü genç erkeklerin kulaklarına küpe olsun.
En şahane kızlarla çıkabilirsiniz ama bir tek koşulu var: Ona saygı duyacaksınız ve ilgisini çekecek bir durumunuz olacak. Birçok şiiri ezbere bileceksiniz, anlatacak öyküleriniz olacak, ‘hayatta kaybetmiş’ olmayacaksınız. Benimki kadar sahne hâkimiyeti de gerekmez ama şarkı da söylemeniz, mükemmel dans figürleri de öğrenmeniz gerekecek.

Kadın beyni erkeklerden farklı çalışır çünkü.
Erkekler için her olay, beynin ayrı bir bölümünde olup biterken, kadınların beyninde her şey bir arada olup biter. Bunu unutmayacaksınız. Ve eğlenceli olacaksınız.
Şarkıdaki gibi: Girls, just wanna have fun! Cyndi Lauper’in bu şahane şarkısının bu sene 35’inci yılını doldurduğunu biliyor muydunuz? Ben de yeni öğrendim.
Kızları eğlendiremeyenin bu âlemde yeri yoktur!

Viski ile kebap iyi gider mi?
New York’un Herald Square Theatre bölgesinde, 1885 yılından beri faaliyet gösteren bir et lokantası var.
Albert Keen tarafından kurulduğu için Keens Steakhouse olarak biliniyor.
Bizde adı az bilinen bu lokantaya yolumun düşmesinin nedeni ‘dillere destan kuzu pirzolası’ idi.
Bu pirzola 12-16 aylık kuzulardan elde ediliyor ve her bir porsiyon 26 ons (yaklaşık 750 gram) ağırlığında. Fiyatı ise 60 Amerikan Doları.
Izgarada isteğinize göre pişiriliyor ve yanında isterseniz patates, isterseniz kremalı ıspanakla servis ediliyor.

Lokantanın duvarları, eski tiyatro bölgesinde olmasından kaynaklanan nedenlerle oyuncuların fotoğrafları ve eski Playbill (bir tiyatro dergisi) kapaklarıyla süslü. Tavanı ise boydan boya kullanılmış pipolarla kaplı.
Kapalı yerlerde tütün içmenin serbest olduğu yıllarda yemekten sonra müşterilere ikram edilen pipolar bunlar.
MacArthur, Roosevelt, Buffalo Bill, Kennedy ve daha nice ünlünün içtiği pipolar ise çerçevelenip duvarlara asılmış.
Kral Edward’ın (o tarihte Galler Prensi) metresi, oyuncu Lillie Langtry, kadınlara karşı ayrımcılık uyguluyor ve pipo vermiyorlar diye lokantayı dava etmiş ve kazanmış.
Mahkemeden çıkınca da ilk iş gidip kendisine bir kuzu pirzolası ısmarlamış, üstüne de pipoyu tüttürmüş!
Tatlıses’e mi özendim?
Bu efsanevi pirzolayı bir arkadaşımdan duydum ve kızımla birlikte soluğu orada aldık.
‘İki kuzu pirzola’ isteyince garson uyardı: “Bitiremezsiniz, bir porsiyonu paylaşın.”
Sonra şarap listesini istedim, zaten elinde tutuyordu, Büyük Oxford İngilizce Sözlük kıvamında bir liste!
Listeyi vermedi. “Kuzu pirzolasının yanında İskoç öneriyoruz” dedi, “sevdiğiniz bir marka var mı?”
Izgara etin yanında viski içme fikrini duyunca Yasemin’le bakıştık, “Nereye düştük” diye. Sonunda İskoçya’nın Livet Vadisi’nde üretilen 18 yıllık bir malt viskide karar kıldık.
Memlekete dönünce de herkese anlattım tabii ve hepsinin yüzünde aynı ifadeyi gördüm: “İbrahim Tatlıses’e mi özendin?”
Evet değerli okuyucular, biz Türkler böyleyiz işte.
Aslında yemekten önce içilmesi gereken rakıyı yemek sırasında içmekte bir sakınca görmeyiz ama alafranga bir içkiyle yemek bahsi açılınca bunun sadece şarap olabileceğine inanırız.

Bu uzun girişi bunun için yaptım. Viski yemekte de içilebilen bir içki, yeter ki ne yerken içeceğinizi bilin.
Geçen gün bir grup arkadaşımla bir tadım gerçekleştirdik.
Glenlivet, Aberlour ve Scapa damıtımevlerinin ürettiği bazı malt viskilerle (marka yazamıyorum, yasak, kusura bakmayın) Les Ottomans’ın şefi Murat Alan’ın pişirdiği yemekleri yedik.
Füme balıklarla, meşe fıçıda çok fazla beklememiş bir viski iyi gidiyor. Izgara edilmiş kuşkonmazla birlikte mükemmeldi.
Fırında dana yanağa meyvemsi ‘complex’ bir malt şahane uydu.
Çikolatalı tatlılar ya da doğrudan doğruya bitter çikolatayla yüksek alkollü malt uyumu da harikaydı.
Diyeceğim o ki, “Yemekte viski içilmez” demeden önce bir deneyin.
Aklınızda şunu da tutun tabii: Uzakdoğulu kardeşlerimiz neden yemek yerken yüksek alkollü içkileri daha çok tercih ediyorlar?
Aşırı alkol tüketiminin ciddi sağlık sorunlarına yol açacağını da unutmayın lütfen.