Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Ah, bu Aydın Doğan’ın adamları!

DÜNKÜ Taraf’ı gördükten sonra Yeni Şafak’ın çift kimlikli yazarı Fehmitahakorukıvanç ile Sabah Başyazarı Mehmet Barlas ne düşündüler, çok merak ediyorum.

Bu bir konuşma kaydı.

Jandarma Genel Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı’nda bir ziyaret sırasında kaydedilmiş.

Konuşanlar, şu anda Ergenekon davasında tutuklu bulunan emekli general Levent Ersöz ile Çukurova Grubu ile Akşam ve Show TV’nin patronu Mehmet Emin Karamehmet. Toplantıda zamanın Jandarma Teknik Takip Daire Başkanı Albay Atilla Uğur da bulunuyor.

Karamehmet, bankasına el konulma sürecinde gazetelerin yayınlarının da etkili olduğunu anlatırken Levent Ersöz şöyle diyor: “Sayın Aydın Doğan bu tür işlere karışırken bir gün sıranın kendisine geleceğini de düşünmesi lazım.”

Karamehmet bu sözleri şöyle yanıtlıyor: “Kendi kabahati olmayabilir, etraftan olabilir. Sen çok kuvvetlisin, istersen her şeyi yapabilirsin şeklinde pohpohluyorlar.”

Konuşma böylece devam ediyor.

Bu konuşma ilgimi çekti çünkü o tarihte, Karamehmet’in, Pamukbank’a el konulmasıyla ilgili olarak Doğan Grubu’nu suçlamasının sorumlusu bendim.

Milliyet’in çok gürültü koparan “Pamuk eller cebe, Mehmet Emin Bey’i kurtarıyoruz” manşeti batık bir bankadan doğan borçların halkın vergileriyle ödeneceğini anlatıyordu.

O tarihte “Aydın Doğan’ın adamları askere şikáyet edilen” konumdaydılar.

Aradan yıllar geçti. Mehmet Barlas, Yeni Şafak’ta yayımlanan bir söyleşisinde, Aydın Doğan’ın esasen AKP’ye karşı olmadığını ama “adamlarının” muhalefeti sertleştirdiğini söyledi.

Fehmitahakorukıvanç da hangi kimliği altında yazdığını hatırlamadığım yazılarında bu kavramı sıkça kullanıyor: “Aydın Doğan’ın adamları!”

Korukıvanç da aslında Aydın Bey’in bir Anadolu çocuğu olduğunu, AKP’ye karşı tavrın bizler gibi “eski” solculardan kaynaklandığını söylüyor. (Bu vesileyle düzeltmiş olayım: Ben “eski solcu” sayılmam, hálá öyleyim.)

Kafa karıştırıcı gibi görünüyor ama hiç de değil.

Sorun bizlerde değil çünkü. Biz aynı yerde duruyoruz: Demokrasi, insan hakları, laiklik, şeffaflık, Hazine’nin yağmalanmasına karşı çıkmak!

Sorun dışımızdakilerin “fırdöndü” gibi bir orada, bir burada olmalarında.

Öyle olunca da nereden baksan kötü görünüyoruz.

Emekli darbeci AKP’li zannediyor, AKP yandaşları ise “darbeci”!

’Aşağıdaki arkadaşlar’ ne yapıyordu?

KARAMEHMET-Ersöz arasındaki görüşme kaydında, zamanın Jandarma İstihbarat Teknik Takip Daire Başkanı Albay Atilla Uğur şöyle bir söz söylüyor:

“Komutanım da buradayken belirtmek istiyorum. Türkcell ile ilişkilerimiz çok güzel devam ediyor. Bunun için de teşekkür etmek istiyorum. Aşağıdaki arkadaşlar ile gayet iyi ilişkiler içindeyiz.”

Bu konuşma, o dönemde Jandarma’nın yasadışı dinleme faaliyetleri için Türkcell’i kullandığını düşündürtüyor bana.

Eğer bu yasal bir dinleme ve teknik takip işi olsa, teşekküre ne gerek vardı?

Mahkeme kararına uymamak gibi bir seçenek mi var telefon operatörleri için?

“Aşağıdaki arkadaşlar”, o tarihte Jandarma İstihbaratı için ne yapıyorlardı, bunu öğrenmemiz gerekiyor.

Eğer kuşkulandığım gibi bir yasadışı ilişki var ise bunun cezasız kalmaması gerekiyor.

Bu memlekette kişilik haklarımızı koruyacak bir tane savcı yok mudur?

Adalete bak, kaç canını kurtar!

İSTANBUL’da Boğaz’da gezinti yapan İbrahim ve Soncay Doğan isimli yurttaşları denize atarak boğan trafik magandaları müebbet hapis istemiyle yargılandıkları davadan sırasıyla 8 yıl, 10 ay ve 7.5 ay ceza alarak çıktılar.

Buna ne kadar “ceza” diyebiliriz, bilemiyorum.

İbrahim Doğan’ı tartaklayıp, Boğaz’a atarak öldüren sanık Bahadır Keskin, önce 20 yıla mahkûm edildi.

Ceza “iyi halinden” ve “tahrikten” 8 yıl 4 aya indirildi.

“Tahrik” dedikleri herhalde merhumun eşi ve kardeşiyle Boğaz’da gezintiye çıkması olmalı.

“İyi hal” dedikleri de büyük olasılıkla mahkemede kravat takıp, boynunu bir kenara bükerek oturmaktır!

Ne kadar kolay değil mi?

İki insanı, yüzme bilip bilmediğine bakmadan, Boğaz’ın akıntılı sularına atıp boğacaksın, sonra bir kravat, bir boyun büküş, hop ceza inivermiş!

Ve sonra bu adalet sistemine saygı duymamı bekleyeceksiniz!

Hadi canım!

Adalet sistemi vatandaşların yaşama haklarına, sevdikleriyle sokakta gezinme haklarına saygı duyuyor mu ki ben ona saygı duyayım!