Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Ankara’da oturan büyükelçi bir işe yaramaz

İSVEÇ de Ermeni soykırımını kabul eden ülkelerden biri oldu. Onunla da kalmadı yeni soykırım iddialarını da ekledi.

Hükümetin tepkisi, ABD örneğinde olduğu gibi büyükelçiyi geri çağırmak oldu. Başbakan da yapacağı İsveç gezisini iptal etti.

Ermenilerin hedefi, soykırım tarihi olarak belirttikleri 1915’in 100. yılına kadar, soykırımı kabul eden ülkelerin sayısını olabildiğince artırmak.

Bu yeni bir bilgi değil, onlarca yıldır bunun için uğraşıyorlar zaten.

Hükümetin, büyükelçileri geri çağırma şeklinde ortaya koyduğu tepki, akılcı bir politikaya değil, Başbakan’ın kolayca kurtulamadığı öfkenin dış politikayı esir aldığına işaret ediyor.

Böyle giderse bütün büyükelçilerimiz yakında Ankara’da oturmaya başlayacaklar, bu bir çıkar yol değil.

Büyükelçilerimizi, yabancı ülkelere Türkiye’yi temsil etmeleri için gönderiyoruz.

En üst düzeyde bizi temsil etsinler, Türkiye’nin çıkarlarını korusunlar diye!

Onları geri çağırmak, orada kendilerinden yapmalarını beklediğimiz işlerin yapılmasından vazgeçtiğimiz anlamına geliyor.

Aslında büyükelçilerimizin tam da böyle bir ortamda orada olmaları ve Türkiye’nin tepkisini en üst düzeyde ifade edebiliyor olmaları gerekirdi.

Kararların geri alınmasının yollarını araştırmak, bu kararlardan kaynaklanacak olumsuzlukları diplomatik yollarla çözümlemeye çalışmalarına ihtiyacımız var,
Ankara’ya gelip, bir masanın başında oturmalarına değil!

Sorun 2015 yılına kadar daha da büyüyecek ve bizim bu politikaya karşı tutumumuz böyle öfke gösterilerinden ibaret olacaksa, yandık demektir!

Hükümet, bu işin geniş çaplı bir diplomasi ve halkla ilişkiler meselesi olduğunu kavramalı ve onun gereklerini yerine getirmelidir.

Sibirya sorularına yanıtlar

TRANS Sibirya Ekspresi ile yaptığım yolculuktan söz ettiğimden bu yana okuyucularımdan çok sayıda e-posta aldım.

Teker teker yanıt vermek isterdim, bunu denedim de ama zaman denilen acımasız kavram, bazı okuyucuların sorularını burada topluca yanıtlama gereğini doğurdu.

– Bu pahalı bir yolculuk mu? Herkes yapabilir mi?
– Ben bu yolculuğu çok lüks bir tren ile yaptım. “Beş yıldızlı otel” kıvamındaki vagonlarda dört kompartıman var. Bir otel odasında bulabileceğiniz her şey var ve her türlü servisi alabiliyorsunuz. Fiyatı ise seçeceğiniz kompartıman tipine göre değişiyor. gwtravel.co.uk adresinde ayrıntılarını bulabilirsiniz.

Doğrusunu isterseniz, biraz daha genç olsam, böyle lüks bir treni değil, Trans Sibirya Ekspresi’nin yataklı vagonlarını tercih ederdim.

Geziyi böyle yaparsanız, istediğiniz istasyonda istediğiniz kadar kalabilir, ertesi gün gelen tren ile yola devam edebilirsiniz. O vagonlarda yolculuk yapmak, aynı zamanda büyük Rus coğrafyasından gelen değişik insanlarla tanışmak için de daha uygun. Özellikle gençlere bunu öneriyorum. Klasik ekspresin 2. sınıf kuşetli vagonları ile Moskova-Vladivostok yolculuğu 500 Euro civarında. Yemeklerinizi trendeki lokantada yiyebileceğiniz gibi, istasyonlardaki lokanta ve büfelerde de yiyebilirsiniz, ortalama öğün fiyatı da 10 doları bulmaz. Her öğünde “ekmek arası havyar” yemeyeceğinizi varsayıyorum!

– Yolculuk için en iyi mevsim hangisi?
– “Sibirya” denilince benim aklıma karlarla kaplı uçsuz bucaksız tundralar ve ormanlar geliyor. O nedenle ben kış yolculuğunu tercih ettim. Ancak hem gezi kitapları, hem de yol boyunca tanıştığım Ruslar, yolculuğun bahar aylarında yapılmasının daha zevkli olacağını söylüyor.
Kristal göller, yemyeşil ormanlar ve dağlar!

Kışın yolculuk yapmak isteyenlerin akıllarında tutmaları gereken şey hava sıcaklığının eksi 40 ile eksi 17 derece arasında değişeceği. “Gerçek Sibirya soğuğu”nun ne demek olduğunu öğrendim, sanki birisi yüzünüze jilet atıyor gibi oluyor!

– Rusça bilmeyenler bu yolculuğu yapabilir mi?
– Doğrusunu isterseniz Kril alfabesini okuyamamak ve Rusça bilmemek sorun yaratabilir. Ben harfleri bilmece çözer gibi okuyabiliyorum ama Rusça bilgim düzgün bir cümle kurmama olanak vermeyen, 40-50 kelimeyi geçmez. İngilizce bilene, oteller ve bazı lokantalar dışında pek rastlamadım. Yine de bir yabancıya yardım etmek belli ki bir Doğu geleneği ve bu nedenle pek sıkıntı çekmedim.
Elbette trende bir Rus rehberimiz de vardı, sıkıntı çekmemiş olmam bundan kaynaklanmış olabilir.

– Turu tek başıma yapsam tehlikeli olur mu?
Ulan Ude İstasyonu’nda, 24-25 yaşlarında bir Norveçli genç kız ile tanıştım. Bir önceki treni kaçırmış, sonrakini beklemiş, geceyi istasyonun bekleme salonundaki banklarda uyuyarak geçirmiş. Aynı şeyi ben de ona sordum. Herhangi bir tehlikeli durumla karşılaşmamış. İnsanların tek başına yolculuk yapan yabancı bir kadını yadırgamadıklarını söyledi. “Zaten çalınacak bir şeyim de yok” demeyi ihmal etmedi.
Rehberimiz, bizi en çok Moğolistan’daki yankesicilik olaylarına karşı uyardı. Ama orada böyle bir tehlikenin varlığını gösterir durum görmedim. Onun dışında her hangi bir “güvenlik” uyarısı ile hiç karşılaşmadım.
Ama unutmamak gerekiyor ki dünya, “hâlâ kötülüklerle dolu”! Gittiğiniz yabancı ülkelerin tümünde olduğu gibi burada da tedbiri elden bırakmamak gerekir.

– Gezi ile ilgili izlenimlerinizi yazacak mısınız?
– Evet. Atlas Dergisi’nin Nisan sayısında bu yolculuk, fotoğraflı olarak geniş bir şekilde yer alacak. Kış yolculuğunun ilginçlikleri ile ilgili bir yazıyı da Hürriyet Seyahat eki için yazacağım. Zaman zaman konu denk geldikçe bu köşede de sizlerle paylaşacağım izlenimlerim olacak.