Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Barış istemenin fıtratında mı var?

İçişleri Bakanı Selami Altınok, Ankara’daki katliamın ardından sonra düzenlediği basın toplantısında şöyle konuştu:
“Güvenlik açığıyla alakalı hiçbir şey söz konusu değildir.”
Yani güçlü bir istihbarat ağı sayesinde her şey önceden öğrenilmiş, alınması gereken bütün önlemler alınmış ama…
İçişleri Bakanı’nın “güvenlik açığı söz konusu değildir” dediği olay, Türkiye tarihinin en büyük terörist saldırısı!
Bu saldırının planlanıp, gerçekleştirilmesi sürecinde yapmaları gereken her işi yaptıklarına ve almaları gereken her önlemi aldıklarına inandıklarına göre bunca insanın ölümünü neyle açıklamalıyız?
“Fıtrat” mı acaba?
Türkiye gibi faşizmin alacakaranlığını yaşamakta olan bir ülkede toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenlemenin “fıtratında” böyle ölmek var çünkü.
“Ölmeyi, sakat kalmayı göze alamıyorsan yürümeyeceksin, protesto etmeyeceksin” demek istiyor içten içe.
“Alın yazısı” mı desek, “kader” mi?
Türkiye gibi faşizmin ayak seslerinin kuvvetle duyulduğu bir ülkede “barış diye yollara düşersen bombalar gelir seni yakalar, Ankara’da da olsan yakalar, Suruç’ta olsan yakalar” mı demek istiyor acaba?
Güvenlik açığı söz konusu olmadığına göre bu saldırı nasıl yapılabildi?
Bakan Bey neden bunu açıklamıyor?
—————————————-
 
Birileri ona gerçeği söylese iyi olacak
 
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Star Medya Grubu yöneticisi Murat Sancak’a saldıranların yakalandığını söylediğinde şaşırmıştım, çünkü biliyorsunuz kimse yakalanmamış durumda hala.
Ama bundan sonra söylediği hiç bir şeye şaşırmamaya karar vermiş bulunuyorum.
Belli ki kimse Başbakan’ı ciddiye alıp kendisine adam akıllı bilgi vermiyor, o da gazetelerde okuduğu, sağdan soldan duyduğu bilgi kırıntıları ile memleketi idare ettiğini düşünüyor.
Ankara’daki canavarca saldırıdan sonra da yaptığı şu açıklamaya bakın:
“Diyarbakır ve Suruç’ta failler yakalanarak hukuka teslim edildi. Suruç’ta saldırıyı yapan Abdurrahman Alagöz yakalanarak hukuka teslim edildi.”
Başbakan’ın bizimkinden bir hayli farklı bir alemde yaşadığına artık yemin edebilecek durumdayım.
“Yakalanarak hukuka teslim edildi” dediği terörist Alagöz, o saldırıda zaten canlı bomba olarak bulunuyordu ve bomba patlayınca öldü. Bu saldırı ile ilgili olarak “hukuka teslim edilmiş” kimse de yok!
Sadece Suruç saldırısının değil, diğer bombalı saldırıların da arkasındaki planlayıcılar, sevk ve idare edenler hala ortada yoklar.
Başbakan belki farkında değil ama birileri ona bu işler nasıl oluyor anlatsa iyi olacak.
Bir canlı bomba, sadece bir canlı bomba değildir!
Çevresinde güçlü bir ağ olmalıdır ki eylemini yapabilsin.
Şimdi soralım Başbakan’a: Adana, Mersin, Diyarbakır, Suruç’taki canlı bomba eylemlerinden sonra kimler ele geçirildi?
Patlayıcıları temin edip, bombanın yapılmasını sağlayan ve canlı bomba olacak kişinin vücuduna saranlar nerede?
Canlı bombayı eylem gününe kadar bir yerde saklayan, o süre içinde beynini ideolojik olarak yıkayarak eyleme hazırlayanlar nerede?
Canlı bomba olmasına karar verilen kişiyi tespit edip, örgüte devşiren ve örgüte katılması için Suriye sınırından geçirip IŞİD kamplarına yerleştiren ve sonra onu tekrar Türkiye’ye sokanlar nerede?
———————————–
 
Önce kendine yakından bak!
 
Başbakan Ahmet Davutoğlu, siyasi partilere çağırı yaptı ve “demokrasiyi korumanın  herkesin ortak sorumluluğu olduğunu” söyledi.
“Bütün siyasi liderlerin söylemlerine, üsluplarına dikkat etmeleri, tahriklerden uzak durmaları, toplumda katlanarak artacak nefret intikam söylemine kesinlikle kapılmamaları yönünde çağrıda bulunmayı gereklilik olarak görüyorum” dedi.
Başbakan bunu söylerken, partisinin listesine koyup milletvekili seçtirdiği Aydın Ünal isimli şahıs şu tweeti atmıştı:
“Ankara’da akan kana bir vampir edasıyla üşüşen CHP ve HDP yönetimi ile Doğan / Fatullah medyasını da yakından izliyoruz. O kan sizi boğacak.”
Bu tip biliyorsunuz Cumhurbaşkanı’nın metin yazarı, konuşmalarını filan yazıyor.
Başbakan başka şey derken tersini yapabiliyor olmasının nedeni de bu. Başbakan’ı sallamıyor, çünkü gerçek velinimeti Saray’da oturuyor.
Ankara’daki terör saldırısı ile bizim ne gibi bir ilişkimiz olabilir?
Devleti biz mi yönetiyoruz? MİT, İçişleri filan Doğan Grubu’na mı bağlı?
Suriye’deki terörist gruplara silahları biz mi gönderdik?
Suriye’deki İslamcı teröristlerden çatışmalarda yaralananları memlekete getirip biz mi tedavi ettirdik?
İslamcı teröristlerin sırtını sıvazlayıp, sınırı açıp, Esad ile savaşsınlar diye oraya gönderen biz miydik?
Bu ne yüzsüzlük, bu ne utanmazlık?
Ondan fazla CHP’li, yüzden fazla HDP’linin öldüğü bir saldırıda partilerin yöneticileri susup, oturacaklar mıydı?
Üyesi ve milletvekili olduğun parti ve yaranmaya çalıştığın kişi bu memleketi 13 yıldır yönetiyor.
MİT Müsteşarı’nı da o seçti, İçişleri Bakanı’nı da, Emniyet Genel Müdürünü de!
Dökülen kanın sorumlusunu arıyorsan önce dön bir ustana bak!
————————