Başbakan bu süreçten ders çıkarmalı
BUNDAN aylar önce yapılması gereken “güvenlik toplantısı”, dün akşam saatlerinde yapıldı.
Bu yazıyı yazdığım saatte henüz toplantı başlamamıştı, bu nedenle nasıl bir sonuç çıktığını bilmiyorum.
Ancak, zaten nasıl bir sonuç çıkacağının da önemi yok.
Sorun, en temelinde devletin organlarının uyum içinde olmamaları.
Hükümetin, olayların gelişmesini doğru yorumlamakta gecikmesi!
Eğer Başbakan, gelişmeleri doğru okuyabilmiş olsaydı, bu toplantı bundan aylar önce yapılırdı ve Türkiye, devlet kurumlarının yöneticilerinin kamuoyu önünde tartıştıkları bir ülke haline dönüşmezdi.
Burada Cumhurbaşkanı’nın da zamanında inisiyatifi eline almış olması gerektiğini düşünüyorum.
Cumhurbaşkanı, yenisi seçilene kadar görevde ve yenisinin seçilmesinin mümkün olmaması, görevlerini eskisi gibi yerine getirmesine engel değildi.
Bu tartışmalar başladığında onun Milli Güvenlik Kurulu’nu toplaması ve konunun orada tartışılmasını sağlaması gerekirdi.
Bu da yapılamadı ve sonunda dün akşamki toplantıya kadar beklemek zorunda kaldık.
Bunun maliyeti, yükselen siyasi ve toplumsal tansiyon olarak hepimize fatura edilmiş bulunuyor.
Ama yine de bu konularda zararın neresinden dönülürse kárdır diye düşünmek gerek.
Başbakan bu süreçten gerekli dersleri kendisine çıkarmış olmalı. Devletin kurumlarının uyum içinde çalışmasını sağlama görevini, nasıl yerine getireceğini görmüş olmalı.
Ve elbette Genelkurmay Başkanlığı da görevinin gereklerini yerine getirirken, demokratik bir hukuk devletinin bir kurumu olduğunu hiç aklından çıkarmamalı.
Kısa bir tarih turu:
Gerçekleri hatırlayalım!
HAFIZASI zayıf bir toplum olduğumuz hep söylenir. Son zamanlarda “asker üzerinden siyaset yapma meraklılarının” sayısında da bir artış olduğunu gözlemliyorum.
Bu nedenle kısa bir tarih turu yapalım istedim bugün. 27 Mayıs 1960’ta Türkiye, ilk askeri darbeyle tanıştı. 27 Mayıs sonrasındaki ilk seçimde AP tek başına iktidara geldi. Yani seçmen, bir anlamda askere “işime karışma” demiş oldu.
12 Mart darbesi, ülkenin solcularını ezmek, demokratik hak ve özgürlükleri kısıtlamak için yapıldı. 1973 ve 1977 seçimlerinin galibi, tek başına hükümet kuramasa da CHP oldu. Seçmen işine karışılmasından hoşlanmıyordu.
12 Eylül darbesinden sonra Evren’in Anayasa’sına “evet” diyenler, Evren’in siyasi partisine “hayır” dediler, seçimi Turgut Sunalp kaybetti, Turgut Özal kazandı. Seçmen, bir kez daha kime oy vereceğinin söylenmesinden hoşlanmamıştı.
Halk, askeri yönetimin koyduğu siyasi yasakları da bir referandum sonucunda kaldırdı.
Türkiye’de halkın en çok güvendiği kurum anketlerinde Silahlı Kuvvetler hep uzak ara lider çıkıyor.
Bu normal. Çünkü Türkiye’nin Batı’ya en açık, en iyi yönetilen kurumu orası!
Ama halk, askerin siyasetin bir parçası olmasından ve askerin politikaya alet edilmesinden de hiç hazzetmiyor.
Halk, askerin o çok güvendiği kurumun içinde kalarak asli görevini yapmasını istiyor!
Asker üzerinden siyaset yapma heveslilerinin bunu akıllarında tutması gerek.
Cami avlusundaki tablo
JOHN Lennon, “Hayat, gelecek planları yaparken yaşadıklarımızdır” demiş.Dün Ufuk Güldemir’in cenaze töreni için Teşvikiye Camisi’nin avlusunda beklerken aklımdan bu söz geçti.
Ufuk gibi yerinde duramayan ve kimsenin cesaret edemeyeceği işlere kalkışan bir insanın kim bilir gelecekle ilgili ne fikirleri, projeleri vardı diye düşündüm.
Dün caminin avlusunda bir araya gelenler içinde birbirlerine selam bile vermeyecek o kadar çok insan vardı ki?
Aralarında, geçmiş yıllarda Ufuk ile şu ya da bu şekilde tartışanlar da vardı hiç kuşkusuz.
Onu bir kardeş gibi sevenlerin yanında, gazetecilik anlayışıyla mutabık olmayanlar da oradaydılar.
Ama sonunda bir insanın ölümü, hepsinin bir araya gelmesine yetti.
Radyoların genç sunucuları gibi, “Hepimiz birbirimizi sevelim, ölümlü dünyada kimse kimseyi kırmasın” gibi naif şeyler söyleyecek değilim.
Ama eminim ki cami avlusundaki o tablo, Ufuk Güldemir’in yaşamı boyunca savunduğu bir şeyin gerçek olduğunu gösteriyordu: Birbirimizi sevmesek, birbirimizin fikirlerine katılmasak bile bir arada olabiliriz.
Farklılıklarımız, birbirimizin boğazını sıkmak için bir gerekçe olamaz!