Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Başbakan, Demirel gibi olmak istiyor!

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’a “çok yakın bir kaynak”, Fatih Çekirge’ye, “Başbakan seçilirse nasıl bir Cumhurbaşkanı olur”u anlattı.

Haberi dün Hürriyet’te okudunuz.

Fatih Çekirge gibi tecrübeli bir gazeteci, söz konusu kaynak için “çok yakın” diyorsa, buna inanırım.

Ve bu sözlerden, Başbakan ile yakın çevresinin Çankaya’ya çıkmak ve çıktıktan sonra izlenecek politikalar konusunda bir fikir jimnastiği yaptığını düşünürüm.

Öyle görünüyor ki Başbakan aslında kararını vermiş, şimdi harekete geçmek için sadece zamanının gelmesini bekliyor.

Haberden anladığım kadarıyla Başbakan, Süleyman Demirel gibi bir Cumhurbaşkanı olmayı hayal ediyor.

Dış politikada aktif, içeride de merkezci bir çizgi izleyecek.

Çizilen portrede Demirel’den farkı şu: Geçmiş dönemlerdeki gerilim noktalarını aşıp, Türkiye’nin normalleşmesini sağlayacak bir program!

Burada problem şu: Geçmiş dönemlerdeki gerilimleri yaratan bizzat kendisiydi. Dünya görüşünden kaynaklanan nedenlerle!

Geçmiş beş yılı hatırlarsanız, “gerilim nedenlerinin” Başbakan’ın çabuk öfkelenmesi, ağzına geleni kolayca söylemesi, laik düzenin hassasiyetlerinin üzerine gitmekteki ısrarı gibi tutum ve davranışlardan kaynaklandığını da göreceksiniz.

Mesela, Başbakan’ın Basın Danışmanı “Başbakan’ın amacını aşan sözleri” konulu bir çalışma yapsa, ne kadar ilginç olurdu!

Hangi konularda “amacını aşan sözler söylediğini” ve çıkan gerilimlerin ardından bunları nasıl geri aldığını hatırlatacak bir çalışma olurdu bu.

Savunduğu dünya görüşü ve yaşam tarzıyla “içerideki herkesi nasıl kucaklayacağı” da bir başka konu!

Önümüzdeki günlerde en çok da bunu konuşmamız gerekecek.

Vatandaşın yaşama hakkını koruyan yok

İSTANBUL’da durakta yolcu alan bir minibüsün “sağ tarafından” geçmek isterken bir genç kızın ölümüne, bir genç kızın da ağır yaralanmasına neden olan sanık 5 yıl hapse mahkûm oldu. Cezasının üçte ikisini çekip çıkacak.

Mahkeme, kaza kurbanlarının minibüse binmek için kaldırımdan yola inmelerinin bir “kusur” olduğuna karar verdi.

Kaldırıma tam olarak yanaşmadan yolcu alan minibüs şoförüyle ilgili bir hüküm kurulmadığına göre buradan şu sonucu çıkarıyorum:

Belediyeler minibüs duraklarına açılır-kapanır bir köprü yapmalılar ki yayalar kaldırımdan inmeden minibüslerin içine canlarını atabilsinler!

Mahkeme “duruşmadaki iyi hali nedeniyle” sanığın cezasında bir yıllık indirim de yaptı.

İşte bunu hiç anlamıyorum: Adam, “duruşma salonu dışında yaptıkları” nedeniyle yargılanıyor ama duruşmada kravat taktı, boynunu büktü, bağırıp çağırmadı diye cezasında indirim yapılıyor!

Trafik suçlarında verilen cezaların suçun ağırlığıyla orantılı olması gerekiyor ama altındaki aracı bir ölüm makinesi gibi kullananlar kolayca paçayı kurtarabiliyorlar.

Kanunların suçlular lehine yorumlanması, vatandaşların en temel insan hakkı olan “yaşama hakkının” görmezden gelinmesine neden oluyor.

Yargıçlar ellerindeki kanunlara göre karar verdikleri için çareyi TBMM’nin bulması gerekiyor.

Villalar yıkıldı, gecekondu apartmanlar ne olacak?

İSTANBUL Sarıyer’deki “Uyum Villaları” hakkında verilen yıkım kararı en sonunda uygulandı.

Orası yıllardır kovboy filmlerindeki madenci kasabaları gibi terk edilmiş halde bir çirkinlik abidesi olarak duruyordu.

Şimdi, belediye bu alanın yeşillendirilmesini sağlamanın da bir yolunu bulmalı.

Ve bir önemli sorun daha var: Uyum Villaları’nın yıkılmasına yaklaşık 20 yıl kadar önce karar verilmişti.

O bölgede inşaatlar “hesapta” durduruldu ama Boğaz’ın bütün tepeleri birbiri üstüne binmiş çirkin gecekondu apartmanlarla doldu.

Hatta hemen Uyum Villaları’nın yakın çevresi bile bu durumda.

Şimdi savcıların bu işe göz yuman sorumlular hakkında bir dava açmalarının zamanıdır.

Madem kanunlar herkese eşit olarak uygulanıyor, o zaman bunun da gereği yapılmalı.

Popülizm, Türk siyasetinin en büyük hastalığı olmasaydı, şimdi Boğaz’dan baktığınızda Uyum Villaları’nın bulunduğu yeri yemyeşil görecektiniz.

Öyle ki “ön görünümü bozduğu için” yıkılan villalar bile o yeşillikler içinde kaybolacaktı.

Yasal süreçlere uyarak inşaatını yapmak isteyenlerin başına bunlar gelirken, kimseden izin alma ihtiyacı duymadan gecekondu apartmanları dikenlere ses çıkarmamanın sonucu, bugünkü Boğaz’dır!