Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Başbakan tam da öyle demek istedi!

AKP yöneticileri, Adalet Bakanı filan “Başbakan öyle demek istemedi” diye Başbakan’ın ağzından çıkan “o sözleri” düzeltmeye çalışıyorlar ama nafile.
Başbakan “İşte bu kuvvetler ayrılığı denen olay var ya, geliyor sizin önünüze engel olarak dikiliyor” dedi.

Bu sözün neresi açık değil de “Öyle demek istemedi” diye arkasından tevil çabasına girişiliyor?

Başbakan aslında “tam da öyle” demek istedi ve dedi. “Ağzından kaçırdı” da denebilir belki ama ağzından kaçırmış olması, bu fikre inanmasına engel değil.

Çünkü AKP’nin yeni anayasa çalışmalarında “Türk usulü başkanlık sistemi” diye yutturmaya çalıştığı şey, tam da Başbakan’ın “öyle demek istemediği” iddia edilen şeydir.

AKP’nin önerisi, seçilmiş bir diktatör yaratır.

Bütün gücü elinde tutan, yasama organını isterse kilitleyebilen, isterse feshedebilen, yüksek yargıçların çoğunu istediği gibi atayabilen bir diktatör!

Evet, Sağlık Bakanı istifa etmelidir

SAĞLIK Bakanı, kendi çıkardığı kanunun arkasından dolaşıp, yasa gereği üniversitede ameliyat yapmasına olanak olmayan bir hocayı “konsültan hekim” sıfatıyla eşinin ameliyatına sokunca ben de Bakan’ın normal bir demokraside istifa etmesi gerekirdi diye yazdım.

Sağlık Bakanlığı’nın Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri bir açıklama yolladı ve aklınca bu yazıma yanıt vermeye çalışıyor.

Diyor ki:

“Tam Gün Kanunu’nun bazı maddelerine ilişkin Anayasa Mahkemesi’nce verilen iptal kararından sonra, 650 Sayılı KHK ile iptal edilen kısımlarla ilgili yeniden düzenleme yapılmıştır. Bu KHK ile dışarıda çalışan öğretim üyelerinin üniversitede döner sermaye adına hasta kabul edemeyecekleri, ancak eğitim öğretim faaliyetlerine devam edebilecekleri yönünde kural getirilmiştir.

“Buna göre, öğretim görevlisi hekimler, serbest çalışmayı tercih etmiş olsa bile, eğitim öğretim faaliyetlerini sürdürmeleri, özellikle tıpta uzmanlık eğitimi doğrudan doğruya pratik eğitim olduğundan, vakaya katılarak asistan eğitimi yapmaları hukuken gereklidir. Ayrıca YÖK, anabilim dalı başkanının talebi ve dekan onayı ile öğretim üyelerinin konsültasyon hizmeti vermelerine imkân tanımaktadır.

Bu uygulamalar, söz konusu yazılarda iddia edildiği gibi şahsa özel değildir ve kanuni düzenlemelere aykırı bir yönü bulunmamaktadır.

“Yazıda sözü edilen eğitim ve konsültasyon hizmetleri dolayısıyla Kanun’un ihlal edilmesine mani olmak ise bütün yöneticilerin sorumluluğudur ve Bakanlığımız da bunun takipçisidir.”

Ben de diyorum ki:

Aynı şeyi normal bir vatandaş talep edemezdi. Sıradan bir vatandaş böyle bir talepte bulunduğunda kendisine özel hastanenin yolu gösterilirdi.

Utanıp başlarını önlerine eğeceklerine demagoji yapıyorlar: Hocanın asistan eğitimi yapması hukuken mümkünmüş!

Koskoca Gazi Üniversitesi’nde Bakan’ın eşinin geçirdiği türden bir ameliyatı yapacak ve bu arada asistanlarını eğitecek hoca yok muydu?

Ben internet sitesine baktım, dün itibariyle GÜ Tıp Fakültesi’nde KBB bölümünde 9 profesör, iki doçent daha var.

Kuşkusuz ki bakanın eşinin hekimini seçme hakkı var. Sorduğum şey, bu hakkın başka hastalardan neden esirgendiğidir.

Ve evet, normal bir demokraside böyle bir bakanın istifa etmesi olağan olurdu, bizde istifa etmeyip pişkinlik yapması olağan durum sayılıyor.

Zırvayı tevil çabası da zırva yaratır

BU sözleri söyleyen kişi anayasa hukuku profesörü, TBMM’nin Anayasa Komisyonu başkanı!

Bakın ne diyor:

Marmaray Projesi yargı kararları nedeniyle 2 yıl gecikti. Orada biri bir kemik buluyor. Allah bilir kendi mi getirdi oraya koydu, onu da bilmiyorum. Yargıya gidiyor; ‘kemik var devamı da gelir, hele bir durduralım’ deniyor. Durduruyoruz da Türkiye’nin işi durdu, umurunda değil adamın!”

Bu sözleri söylemesinin nedeni Başbakan’ın “Kuvvetler ayrılığı bürokratik oligarşi yaratıyor” sözlerini tevil gayreti.

Ama dilimizde “Zırva tevil götürmez” diye bir atasözü de var biliyorsunuz. Nitekim bu tevil çabası bir başka zırvayla sonuçlanıyor.

“Bir kemik” dediği, neolitik dönemden başlayarak günümüze kadar ulaşan ve İstanbul’un tarihine ışık tutan 35 bin adet arkeolojik eser. Ayrıca, antik kent Theodosius Liman kalıntıları ile neolitik kültür katı arasında tabakalaşmış deniz dolguları, Marmara Denizi’nin son 10 bin yıl içinde geçirdiği değişimlerin anlaşılabilmesi açısından son derece önemli bulgular sundu.

Koca profesörün bunları bilmiyor olmasına imkân var mı? Gazete okuyor, televizyon izliyorsa, böyle bir ihtimal yok.

Ama görüyorsunuz gayet rahatlıkla “bir kemik” diye sallayabiliyor!

Böyle bir politikacı tipi var ülkemizde. Bunlar halkın her şeyi bilemeyeceğini varsayarak, konuşmalarında gerçekleri çarpıtabilirler, kolayca sallayabilirler.

Dillerinden millet kelimesini düşürmezler, ama milleti enayi yerine koymaya da devam ederler.