Bayramınız kutlu olsun!
BUGÜN Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kuruluşunun 87. yıldönümü.Ve 88. yıla girerken geldiğimiz yerde Türkiye Büyük Millet Meclisi, halk adına egemenlik yetkisini kullanarak bir cumhurbaşkanı seçecek.
Milletvekilleri “özgür iradelerini” kullanarak bu seçimi gerçekleştirecekler.
Aslında bir üstteki cümleyi “mi acaba” diye tamamlamam daha doğru olurdu.
Çünkü seçimi milletvekilleri değil, bir tek kişi yapacak: Recep Tayyip Erdoğan.
O kendisini ya da başka birisini işaret edecek ve çoğunluk grubunun milletvekilleri de gidip oylarını o kişiye vererek, onu önümüzdeki 7 yıl için cumhurbaşkanı seçecekler.
Çoğunlukta olan parti AKP değil, bir başka parti de olsa sonuç değişmeyecekti.
Ya da çoğunluk birden fazla partinin bir araya gelmesiyle sağlansaydı bile aynı durumla karşılaşacaktık.
Çünkü Türkiye’nin “demokratik parlamenter sisteminde”, parlamentonun iradesi demek, parti liderlerinin iradesi demektir.
Milletvekillerini parti liderleri seçerler, onlar da liderlerini kızdırmamak için onlar ne diyorsa onu yapan insanlar durumuna düşürülürler.
“Parti disiplini” diye bize yutturulan şey, aslında lider diktatörlüğünden başka bir şey değildir.
Çünkü partilerimizin hiçbirinde siyaset, aşağıdan yukarıya oluşturulamaz.
Parti üyeleri yönetime katılamaz, sıradan parti üyelerinin üst görevlere talip olabilmeleri, parti merkez yönetimlerinin icazetine bağlıdır ve bir kere genel başkanlık koltuğunu ele geçirenleri oradan kendi istekleri dışında indirebilmek imkánsızdır.
Ama yine de “ulusal egemenlik bayramınız” kutlu olsun.
Dünyanın en ‘cıvık’ cumhurbaşkanı seçimi
BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan‘ın Cumhurbaşkanlığı seçimini kendisi için bir tür oyuna dönüştürdüğü görülüyor.
23 Nisan çocuklarından tutun, balık halindeki balık satıcılarına kadar herkesle bu konuyu konuşuyor ve kendince esprili yanıtlar vererek herkesle dalgasını geçiyor.
Dünyanın bir başka ülkesinde cumhurbaşkanlığı seçiminin bu kadar hafife alındığı hiç oldu mu acaba?
Adaylık süresi biraz daha olsa şöyle diyaloglara da tanık olabiliriz sanırım:
– Cumhurbaşkanı adayınız kim?
– Zzzzzt Erenköy!
Ya da şöyle bir diyalog:
– Siz aday olacak mısınız?
– Yoğurt mu dedin?
Gerçi verdiği yanıtlara bakarak, seslendirmese bile içinden böyle yanıtlar vermeyi geçirdiğini de düşünmek mümkün.
Benzeri bir tutum muhalefet için de geçerli.
Evet, muhalefet partilerinin güçlerinin tek başlarına bir cumhurbaşkanı seçmeye yetmeyeceğini biliyorum ama üzerinde herkesin fikir birliğine kolayca varabileceği bir aday bulup, AKP’yi kendi oyunuyla baş başa bırakmak daha doğru olmaz mıydı?
Muhalefet ortaya ciddiye alınacak bir aday koymuş olsaydı, AKP ve Erdoğan bu işi böyle bir oyuna çevirebilirler miydi?
Bu numara, Türkiye’de işe yaramaz!
ÇİN’de motosiklet kazası geçirdikten sonra hafızasını kaybeden adamın öyküsünü cumartesi günü Hürriyet‘te okudum.
Şinyang kentinde yaşayan Wei Guangyi‘nin bilinci hastaneye kaldırılışının ikinci gününde yerine gelmiş.
Doktorlar, Guangyi’nin hayatıyla ilgili her şeyi artık hatırlayabildiğini ancak bir tek 9 yıllık eşini hatırlayamadığını söylüyorlar ve bunu “açıklanamaz bir durum olarak” yorumluyorlar.
Tıp eğitimi almadım ve hekimlerin çözemediği konuları açıklayabilme yeteneğim olduğunu söylemem elbette mümkün değil.
Ama kişisel görüşüm şu ki Guangyi, eşinden kurtulabilmek için “iyi bir numara bulmuş”!
Ve hatta Guangyi’nin hafızasının bu bölümünün en iyi ihtimalle önümüzdeki elli yıl boyunca iyileşebilmesini de mümkün görmüyorum.
Beynimizin hangi bölgesinin “eşini hatırlama yetisini” bize verdiğini bilmiyorum.
Ama eminim dünyanın birçok yerinde beyninin bu bölümünü çıkartmak isteyen kadınlar ve erkeklerin sayısı hiç de az olmamalı.
Bu arada uyarmış olayım, bu numarayı burada tekrarlamaya kalkmayın, bizim halkımız bunları yutmaz!
Biz daha büyük numaraları yutmaya alışmış bir halkız çünkü!