Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Kışkırtma devam ediyor

MALATYA’daki katliamın ardından İslamcı basına göz atmak, bazı kişilerin akıllarının başlarına hiç gelemeyeceği düşüncesini uyandırıyor bende.

Milli Gazete’nin dünkü manşetinin spotu şöyleydi mesela: Masum ve mazlum propaganda: Rahip Santoro ve Hrant Dink cinayetlerinin ardından Malatya’da işlenen vahşi cinayetlerle, bir taşla birkaç kuş vurulmak isteniyor. Uzmanlar, “Türkiye’de toplum kamplara ayrılmak isteniyor. Misyonerler mazlum ve kurban konumuna düşürülerek onlara yeni imkánlar sağlanmaya çalışılıyor. Şer odakları provokatif eylemlerine devam ediyorlar” görüşünü dile getirdiler.

Vakit’in sürmanşetinde de “Asıl suçlu din düşmanlığıdır” denilmiş. Vakit’e göre, cinayete neden olan şey “din eğitimindeki eksiklikler”.

Malatya’da, malatyasporlular.com isimli internet sitesinde de cinayetlere destek mesajları yayınlanıyor.

Hrant Dink cinayetiyle gündeme gelen Pelitlispor internet sitesinde de, tıpkı Dink cinayetinden sonra olduğu gibi katliama destek mesajları var.

Belli ki benzeri cinayetleri işletebileceğiniz çok sayıda “dinini, milletini sevdiğini zanneden genç” hazır kıta olarak bekliyor.

Kışkırtıcının sayısının da bu kadar çok olduğuna bakınca, yaşadığımız bu cinayetlerin tesadüf olmadığını düşünüyorum.

Şaşkınlıktan kafamın tavana vurması için

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda “Şok kararlar alacağız, herkes şaşıracak” sözü İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nda heyecana yol açtı ve hisse senetleri yüzde 1.5 oranında artış gösterdi.

Borsa, bu sözleri Erdoğan, cumhurbaşkanı olmayacak şeklinde algıladı.

Bugüne kadar başarısını “piyasaların yükselmesi” ile açıklamış bir insanın bu durumda yapması gereken şey belli: Hepimizi şaşırtmak!

Örneğin, beni ve arkadaşlarımı şaşırtması için “eşi türbanlı bir AKP’linin Çankaya’ya çıkmasını önlemesi” gerekiyor.

Şaşkınlıktan kafamın tavana vurması için ise mesela Doğan Hızlan gibi cumhuriyet değerlerine bağlı, bilgili, kültürlü ve herkesle barışık bir ismi aday göstermesi gerek.

Doğan Bey’i bir örnek olarak söylüyorum, elbette bu vasıflara uygun başkalarını da bulabilir.

Ama yine de içimi bir kuşku kaplamıyor değil.

Cumhurbaşkanı seçimi gibi önemli bir konuyu “şoke edeceğim, hepinizi şaşırtacağım” düzleminde ele alan bir kişinin, herkesi gerçekten şoka sokacak bir tercih belirlemesine de şaşırmamamız gerekecek.

Anıtsal kültür merkezi için İstanbul’da yer çok

ATATÜRK Kültür Merkezi’nin yıkılarak yerine bir yenisinin yapılması tartışmalarında en çok yadırgadığım konulardan biri de “binanın zaten çirkin olduğu” iddiaları.

“Güzellik-çirkinlik” gibi sübjektif bir kıstasın İstanbul’un tarihinde önemli yer tutan bir binanın yıkılması için kullanılması yadırganacak bir durum.

Ve ben de diyorum ki AKM, güzel bir mimari eserdir!

Cephesini boydan boya kaplayan birbiri ardına sıralanmış dikdörtgen prizmalar binaya kendine özgü bir karakter veriyor ve bu aynı zamanda Taksim Meydanı’nın da yaklaşık yarım yüzyıllık kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Mimaride modern akımın öncüsü Le Corbusier hortlasa ve bu binaya çirkin diyenleri görse, eminim sopasıyla kovalardı.

Le Corbusier’nin, “Atatürk’e yazdığım mektupta, İstanbul’u bu dokusuyla bırakın. Bu şehir Bizansvari kokusunu taşımalıdır gibi aptalca bir gaf yapmasaydım dünyanın incisi olan bu kentin imar planını ben yapacaktım” dediğini okumuştum bir yerlerde.

Şimdi İstanbul’a bakıyorum da “Ah keşke” diyorum.

Binanın yıkılmasını savunanlar, oraya Sydney’deki Opera Binası gibi anıtsal bir bina yapılmasını savunuyorlar.

Haklı bir istek! Ama bunu yapmak için koca İstanbul’da yer mi yok?

Bunu yapmak için Taksim’in artık milyonlarca insanın hafızasına kazınmış görüntüsünü değiştirmek mi gerekiyor?

Kültür Bakanlığı, bu işe harcanacak parası varsa, önce yarım kalmış iki kültür merkezini tamamlasın. Parası artarsa AKM’nin iç dekorasyonunu yenilesin, bakımsızlıktan mahvolmuş teknolojisini işler hale getirsin.

Yine de para kalıyorsa, mesela Haydarpaşa Garı’nı, binanın mimari özelliğini koruyarak bir kültür ve sanat merkezine dönüştürsün. Tabii orayı da “alışveriş merkezi” yapmayı düşünmüyorlarsa!