Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bu brifingi veren Emniyetçiler kim?

WIKILEAKS belgeleri ortaya koyuyor ki Emniyet’ten birileri, ABD Büyükelçiliği yetkililerine “Ergenekon Davası” ile ilgili brifing vermiş.

Deniz Baykal ile ilgili aklın kolayca almayacağı iddialarda bulunulmuş, “mahkûmiyetten eminiz” de denilmiş.

WikiLeaks’te yayımlanan bu tür belgelerin palavra olmadığını, ABD’nin dış temsilciliklerindeki görevli diplomatların, merkeze yazdıkları raporlar olduğunu biliyoruz. Eğer ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’nde “Panama Terzisi” romanındakine benzer bir “yalancı casus” yoksa bu belgede anlatılanların da doğru olduğunu kabul etmemiz gerekiyor.

En azından böyle bir brifingin gerçekliğine kuşku yok.

Şimdi geriye bilmemiz gereken bir tek şey kalıyor: ABD Büyük-elçiliği’ne giderek bu brifingi veren Emniyet yetkilileri kimler? Bu brifingi üstlerinin izni ile mi vermişler? Yoksa kendi başlarına mı bu işi yapmışlar?

Eğer amirlerinin izni ve bilgisiyle bu brifingi verdilerse, izin İçişleri Bakanlığı’ndan çıkmış olmalı. Böyle bir kararı Bakan’a sormadan verebilecek bir İçişleri bürokratı olabileceğine Türkiye’yi ve bürokrasiyi azıcık tanıyan birisi inanmaz. İçişleri Bakanı da bu izni vermeden önce konuyu Dışişleri Bakanı ile görüşmüş olmalı. “Amerikalılar böyle bir brifing istiyor, ne dersiniz, yapalım mı” diye sormuş olmalı.

İçişleri Bakanı’nın şimdi çıkıp buna neden gerek görüldüğünü açıklaması gerekiyor. Sadece bunu değil, o brifingde neler konuşulduğunu, Amerikalılara neler anlatıldığını da açıklamalı.

Eğer bu brifing bakanlığın bilgisi dışında, bazı emniyetçilerin kendi inisiyatifleri ile verdikleri bir brifingse o emniyetçilerin kimler olduğunu da bulup çıkarmak MİT’in işidir.

Böyle durumda bu işe “espiyonaj faaliyeti” dememiz gerekiyor ki MİT’in görevlerinin önde gideni de yabancılara Türkiye ile ilgili gizli bilgileri verenleri takip etmektir!

Bülent Arınç’tan bir mantık problemi

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, Bursa’da yerel bir televizyon kanalında bir programa katılmış.

Programda konu Suriye’de kandil gecesi yaşanan olaylara gelince Arınç şöyle konuşuyor:

“Bir yıldan beri büyük bir vahşet yaşanıyor. Masum insanlara silah doğrultuluyor. Ve en son bir Mevlit Kandili akşamı Humus’ta 337 tane, resmi kayıtlarda, ben ona bir 337 daha ilave edebilirim. Çünkü resmi kayıtlar her zaman hükümetin saklamaya çalıştığı sayıdır. 1500’e yakın da yaralı var.”
Bülent Arınç, biliyorsunuz, Başbakan Yardımcılığı görevinin yanı sıra “hükümet sözcüsü” olarak da görev yapıyor.

Yani hükümet adına resmi açıklamalar yapmak onun işi.

Ama görüyorsunuz ki “resmi kayıtlar her zaman hükümetin saklamaya çalıştığı sayıdır” diye bir cümle de söylüyor.

Ben bu cümleden “hükümet adına yapılan her resmi açıklamaya inanmayın” gibi bir sonuç çıkartıyorum.

Bir tür mantık problemi gibi!

Görevi hükümet adına resmi açıklamalar yapmak olan bir kişi “resmi açıklamalara inanmayın” diyorsa, onun yaptığı bu açıklamaya inanalım mı, inanmayalım mı?

Eğer birinci önerme doğruysa, yani resmi açıklamalara inanmayacak isek bu açıklamaya da inanmamamız gerekiyor!

Şu problemi de siz çözün lütfen: Bu açıklamaya inanmayacaksak, bundan sonra Arınç’ın yapacağı açıklamalara inanacak mıyız, inanmayacak mıyız?

Ergenekon hükümete de sızdı!

İÇİŞLERİ Bakanı İdris Naim Şahin bir “özlü sözler antolojisini” doldurmaya doğru hızla ilerliyor!

Dün gazetelerde Edirne’de yaptığı konuşmayı okurken birden irkildiğimi hissettim. “Ergenekon hükümetin içine kadar sızmayı da mı başardı” diye endişe
duydum.

Şahin, Atatürk’ün bir sözünü tekrarlıyor: “Mevzubahis olan vatansa gerisi teferruattır”!

Bugün çoğu tutuklu yargılanan bazı sanıkların da yola böyle çıktıklarını hatırlayalım!

Bakan İdris Naim Şahin’in şu sözlerini de tarihe not olarak kaydedelim: “Birilerine ne oluyor acaba? Sıkıntı nedir? Özgürlük. Hangi özgürlükten bahsediyorsun? O zaman tutuklanınca da şikâyet etme.”

İlginç bir özgürlük anlayışı!

Özgürlük istersen, tutuklanınca şikâyet etmeyeceksin. Tutuklanınca şikâyet edeceksen özgürlük de istemeyeceksin!

Bu kavramların Bakan’ın kafasının içinde aynı hücrede yer alıyor olması gerçekten incelenmeye değer bir durum.

Ve elbette Başbakan’a da bir sitemim olacak: Gazeteciler ve karikatüristler için böylesine verimli bir siyasetçi AKP saflarında yer alıyordu da geçmiş iki dönemde bizi ondan neden mahrum ettiniz?