Bu da AKP usulü ’sivilleşme’
AKP’nin Merkez Yönetim Kurulu toplantısında Anayasa taslağı görüşüldü.
Hürriyet Ankara Bürosu’nun haberine göre AKP yönetimi, Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeleri, Danıştay ve Yargıtay üyelerinin seçiminde hükümetin rolünü ve ağırlığını artırma kararı verdi.
Bu amaç için hükümetin yüksek yargı organları seçimindeki kontenjanı artırılacak.
Hákimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, ülkemizdeki yargıç ve savcıların atama işlemlerini yapıyor. Bu kurumda hükümetin etkin olması ise her şeyden önce yargıçların bağımsız olması ilkesini yok edecek, atamalarda siyasi görüşler ön plana çıkacak. Yargıda siyasi kadrolaşma dönemi başlayacak.
Yüksek yargı organlarının üyelerinin seçiminde hükümetin rolünü artırmanın anlamı da aynı: Yargıyı siyasileştirmek!
“Sivil Anayasa yapıyoruz” diye yola çıkanların gerçek amaçları böylece giderek daha iyi anlaşılıyor.
Dünyanın neresinde, hangi demokratik ülkede, “sivil Anayasa”, yargıç bağımsızlığını yok edip yüksek yargı organlarının hükümete bağımlı hale gelmesini hedefliyor?
Belli oluyor ki AKP’nin bir tek hedefi var: Devletin tüm kadrolarını ele geçirmek ve belli bir dünya görüşünü bu kadrolarda hákim kılmak.
“Sivilleşme” dedikleri “kadrolaşmadan” başka bir şey değil.
Bunun ne tür rejim sorunlarına yol açacağını ileride daha iyi göreceğiz. Ama korkarım o zaman da iş işten geçmiş olacak.
Erkeklerden oluşan ’kadın hakları komisyonu’
BİRLEŞMİŞ Milletler’in, “kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının korunması ve geliştirilmesi ortak programı” çerçevesinde yaptığı öneriyi değerlendiren Trabzon İl Genel Meclisi, bir “kadın hakları komisyonu” kurdu.
Gönüllü katılımla kurulan komisyonun fotoğrafı dünkü Radikal’de yayımlandı.
Fotoğrafta kravatlı, takım elbiseli, dördü bıyıklı, beş erkek üye var!
Benim için gerçekten eğlendirici bir fotoğraftı.
Yanlış anlaşılmasın, fotoğraftaki beylere ve kılık kıyafetlerine gülmedim elbette.
Beni güldüren şey, “kadın hakları komisyonunun” tüm üyelerinin erkek olmasıydı.
Çünkü Trabzon’da İl Genel Meclisi’nin tek kadın üyesi, geçen seçimlerden önce milletvekili adayı olmak için istifa etmiş ve şimdi mecliste kadın üye yok.
Bu fotoğrafı anlamlı kılan bir şey de Başbakan’ın “kadınların da siyasette yer alması için özel kontenjan ayrılması” önerisine şiddetle karşı çıktığı bir döneme denk gelmesi.
İl Genel Meclisi Başkanı, “Böyle bir komisyonun kurulması Trabzonluların kadınlara ne kadar değer verdiğinin bir göstergesidir” diyor ki bu da bir Karadeniz fıkrası tadında!
Kadınlara değer verildiği için siyaset gibi işlere bulaşmaları istenmiyor belli ki.
Kadınların haklarını korumak için tümü erkeklerden oluşan bir komisyon kurulduğunu okuyunca “bu memlekete komünizm gerekirse, onu da biz getiririz” sözünü biraz değiştirerek şöyle dedim: “Kadın hakları korunacaksa, onu da biz koruruz, kadınlara gerek yok.”
Ağzı bozuk, ırkçı müftü!
ŞIRNAK’taki saldırıda şehit düşen Emrah Eryılmaz’ın cenaze namazını kıldıran Niğde Müftüsü Yüksel Kaymak, “Bu Ermeni p….. dersini millet olarak vermeyi bizlere nasip et yarabbi” dedi.
Müftünün bu küfürlü sözleri söylediği yer bir cami avlusu.
Elini açıp “yarabbi” diye dua ederken ağzından küfür çıkmış olmasını nasıl açıklamak gerekir?
Bir dil sürçmesi mi? Dil sürçmelerinin, aslında tesadüf olmadığını, insanın bilinçaltının dışavurumu olduğunu söylüyor psikologlar.
Demek ki ağzı bozuk, küfürbaz bir müftü atanmış Niğde’ye, bir cenazenin huzurunda dua ederken bile kendini tutamıyor!
Müftü, küfürbaz olduğu kadar ırkçı da üstelik!
Askerleri şehit edenlerin “Ermeniler” olmadığı çok açık!
“Ermeniler” olmadığı gibi, “Kürtler” de bu işin sorumlusu değiller.
Katillerin kim olduğu belli ve onların katillikleri ile mensup oldukları etnik kökenin bir ilgisi yok.
Sayıları belli bir grup katili lanetlerken, ülkemiz mozaiğini oluşturan bir etnik topluluğu tümüyle suçlamak, ırkçılıktan başka bir şey değil.
Bunun “pis Arap”, “hırsız İtalyan”, “geri zekálı Amerikalı” gibi ırkçı yaklaşımlardan hiçbir farkı yok.
Diyanet İşleri Başkanlığı, bu küfürbaz ve ırkçı müftü ile ilgili nasıl bir işlem yapmayı düşünüyor acaba?