Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bu şehirde sorumlu bir yönetici var mı?

AMERİKALI turist Sarai Sierra’nın cesedinin bulunduğu Sarayburnu surlarının gazetelerde yayımlanan fotoğraflarına dikkatle bakmanızı öneririm.

O karelerde adamsendeci kamu yöneticisini, tarihi değerleri önemsememeyi, ders almamayı göreceksiniz.

Fotoğraflardan anlaşılıyor ki surlar kendi kaderine terk edilmişler.

1600 yıllık bir tarihi eserden söz ediyoruz, herhangi bir duvardan değil!

Surların içi mezbelelik olmuş. Madde bağımlılarının, evsizlerin yurduna dönüşmüş. Surların içindeki dehlizleri ev gibi kullananlar bile var.

İsveçli, Guatemalalı ve Japon kadın turistlere burada tecavüz girişimlerinde bulunulmuş. Gazetelere yansımayan daha kaç vaka var, kim bilir.

Civarda yaşayanlar surların keşlerin yatağı haline geldiğini söylüyorlar. Polise şikâyette bulunanlar da olmuş, kimse ilgilenmemiş.

İstanbul’da 1600 yıllık surların bulunduğunu, bunların bakımsızlık ve ilgisizlik nedeniyle bir mezbeleliğe dönüştüğünü, suça açık bir yer haline geldiğini fark etmemiz için Sarai Sierra’nın cesedinin oraya atılması gerekiyormuş demek ki! (Bu son iğneyi de kendime batırıyorum, bir gazeteci olarak!)

Şimdi bu şehirde bir vali var, surların geçtiği ilçelerin kaymakamları da! İl emniyet müdürü var, surların geçtiği ilçelerin emniyet müdürleri de! Bir kültür ve turizm müdürü var, bakanlığının işlerini bu kentte o takip ediyor. Surların “sahibi” de sanırım İstanbul Büyükşehir Belediyesi olmalı. Restorasyon diye yeni duvarlar örme işini onlar yaptığına göre!

Kentin ortasında bir asayişsizlik adası oluşmuş. Vali ve emniyetin umurunda değil ki hiçbir önlem alınmıyor. Surları gezecek turistin kelleyi koltuğa almasının önüne geçecek hiçbir düzenleme de yapılmamış.

Başkasının elinde olsa önemli bir gelir ve iftihar kaynağı olacak 1600 yıllık tarih bir mezbelelik halinde ilk depremde yıkılmayı bekliyor!

Çünkü bu kentte sorumluluklarını bilen bir kamu yöneticisi ne yazık ki yok!

(İlgili kişiler için not: Lütfen bu yazıyla ilgili bir açıklama yollamayınız. Ama dilerseniz ve vaktiniz varsa sizlerle bir bütün gün surları gezebilirim, durumu hep birlikte tespit edebiliriz.)

‘Mısır tam bir polis devleti oldu!’

BU başlık dün Sabah gazetesinin dış haberler sayfasında yayımlandı.

AKP medyasını izlerken insanda ister istemez seçici algı gelişiyor tabii. Bu başlığı görünce hemen altındaki haberi okudum, şöyle diyor:

“Mısır’ın başkenti Kahire’de geçtiğimiz hafta çıkan olaylar sırasında tutuklandıktan sonra sorgu sırasında polisin işkencesi yüzünden hayatını kaybettiği iddia edilen iki aktivist törenlerle toprağa verildi. Kahire ve Tanta kentlerindeki törenlerde hükümete ve polise büyük öfke vardı. Gösteriye dönüşen cenaze törenlerine hükümet karşıtı binlerce kişi katıldı. Ölen aktivistlerden Muhammed Cundi’nin seçimlerde Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye oy verdiği açıklandı.”

Demek ki neymiş:

Birincisi: Bir ülkenin karakollarında polis işkencesi yüzünden insanlar ölüyorsa, işkence sıkça rastlanan bir durumsa orası polis devleti oluyormuş.

İkincisi: Arap Baharı devrimi, Müslüman Kardeşler’in eline geçince rejim eskisinden pek de farklı olmuyormuş. “Ha Mübarek, ha Mursi” durumu varmış!

Sabah’ın “siyasi komiseri” bu işe çok kızacak gibi geliyor bana!

Beşer şaşar, arşiv unutmaz

DEMOKRAT Parti Genel Başkanı olduktan sonra Başbakan’ın davetiyle AKP’ye katılan ve sonra ilk kongrede de AKP Genel Başkan Yardımcısı olan Süleyman Soylu, Türkiye’de siyaset yapmanın temel ilkelerini en iyi bilen politikacılardan biri olmalı.

Bizim memlekette siyaset “ilkeler” üzerinden değil, “koltuk hesapları” üzerinden yapılır.

Milletin hafızası da zayıf olduğu için bu tipler siyasette ipin üzerinde kalmayı başaran cambazlar gibi hep var olurlar.

Soylu, geçen gün şöyle bir söz söylemişti:

Tayyip Erdoğan, Türkiye’nin ilelebet ve ebedi başkanıdır!”

Dün Milliyet’te Soylu’nun DP Genel Başkanı iken söylediği sözlerden bir seçki yayımlandı.

Okuyalım ve hep beraber gülelim diye aktarıyorum:

Ey Recep Tayyip Erdoğan, boyun eğdin, emir eri oldun, milletin ümitlerini boşa çıkardın. Boyan döküldü Tayip Erdoğan!”
(31 Aralık 2008)

“Yolsuzluklarla mücadele edeceğim diyen hükümet, Türkiye’yi yolsuzluk çukuru içine batırdı.”
(25 Şubat 2009)

AKP mensupları uzun zamandır genel başkanları ve başbakanlarını, Başbakan da kendisini padişah olarak görmek istiyor.”
(14 Mart 2009)