Çok umutlu olmamak için nedenler var
CUMHURBAŞKANI Abdullah Gül, Kürt sorununun çözümünde yolun “demokrasi standartlarının yükseltilmesi” olduğunu söyledi.
Kulağa hoş geliyor.
Türkiye’de demokrasinin standartlarının yükselmesi, sadece Kürt meselesinin değil, başka birçok sorunumuzun çözülmesinin de ilk adımı olacaktır.
Ancak sorun şu ki bunun için gerçek bir siyasi irade gerekiyor.
TCK 312. madde gibi üzerinde kolayca anlaşılabilecek bir kanun değişikliğini yapmak için bile aylarca ayağını sürüyen bir siyasi iradenin, Kürt sorununu da çözebilecek çapta bir iradeyi ortaya koyabileceğinden emin değilim.
Öte yandan böyle demokratik bir açılımı gerçekleştirebilecek siyasi iradenin, demokrasiyi bütün kurum ve kurallarıyla içine sindirmiş olması gerekiyor ki böyle bir durum da göremiyorum.
Halk adını egemenliği kullanan kurumlardan birinin de “bağımsız yargı” olduğunu içine sindirmiş, bir demokrasinin olmazsa olmazı muhalif basına tahammüllü, demokrasiyi sadece kendisi için istemeyen bir siyasi iktidardan söz ediyorum.
Bugüne kadar verdikleri sınavın geçerli bir not almaktan çok uzak olduğunu söylemeliyim.
Bir de şu gerçek var: Bu tür radikal demokratikleşme adımları atan her siyasi iktidar, bunun yaratacağı olumlu sonuçlardan yararlanmanın yanı sıra, kendi tabanında yaratabileceği olumsuz tepkileri de göğüslemek zorundadır.
Mevcut iktidarın tutum ve davranışlarında bu “kendi tabanı” meselesini, birçok başka şeyin önüne aldığının da çok örneğini gördük.
Tarih, idare-i maslahatçıları değil, toplumunun sorunlarını çözmek için seçim kaybetmeyi bile göze alarak cesaretli adımlar atanları yazar.
Yani sorumuz şu: Recep Tayyip Erdoğan, tarihe geçmek için bu zor kararları almaya cesaret edebilir mi?
Bir ’görevi ihmal’ durumu
ESKİ Genelkurmay Başkanlarından emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün, Ergenekon Savcıları’na verdiği ifadenin bir bölümü, dün Milliyet’te yayımlandı.
Özkök, “Ayışığı” ve “Yakamoz” isimleriyle tanınan darbe planlarını bildiğini, ancak delil bulamadığı için herhangi bir işlem yapamadığını söylüyor.
O tarihte Jandarma Genel Komutanlığı’nda görevli Tuğgeneral Levent Ersöz’ü çağırıp, gizli telefon dinlemeleri sorduğunu “Yok böyle bir şey” yanıtı aldığını da söylüyor.
Doğrusunu isterseniz, bu ifadeyi okuduğumda şöyle düşündüm: Özkök, herhalde bugüne kadar iş başına gelen genelkurmay başkanları içinde astlarına hákim olamayan ender genelkurmay başkanlarından biriymiş!
O günlerde neredeyse sokaktaki çocukların bile bildiği bu hazırlıkları kanıtlamasına olanak bulacak kadar karargáhına hákim değilmiş.
Bu ifadeye rağmen, yine de bu planları yapanların üzerine neden gitmediğini anlayabilmiş değilim.
Türk Silahlı Kuvvetleri gibi, emir-komuta zincirinin çok katı kurallara bağlı olarak yürüdüğü bir kurumda, kurumun en tepesindekinin bildiği halde olup bitenlere seyirci kalması kabul edilebilir bir durum değil.
Neden komutanlık yetkilerini kullanmadığını, işlendiğini bildiği bir suçu aydınlatmak için neden emrindeki askeri savcıları harekete geçirmediğini, Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile temasa geçerek neden bu planları yapan kuvvet komutanlarını görevden almadığını öğrensek iyi olur diye düşünüyorum.
Bu “görevi ihmal” değilse, nedir?
Mor formalı Galatasaray!
GALATASARAY’ın yeni sezonda giyeceği formaların tanıtımı için düzenlenen gösteriyi televizyon haberlerinde izledim ve “Yanlış mı görüyorum acaba” diye düşündüm.
Yüzyıllık Galatasaray’a kimin “mor” formayı uygun gördüğünü de merak ettim.
Profesyonel futbol artık gerçek bir endüstri ve forma satışları da kulüplerin önemli bir gelir kaynağı.
Bu nedenle her sezon yeni formaların yaptırılmasında yadırganacak bir durum yok. Yeni forma çıkmalı ki, taraftarlar her sene yeni forma alsınlar, tuttukları takıma destek olsunlar.
Ama bunu yaparken herhalde geleneği olan kulüplerin, bu geleneklerini tersyüz etmek yoluna gidilmemeli..
Avrupa’da birçok kulüp, kendi orijinal renklerini taşımayan formalar giyiyor. Dolayısıyla, Türkiye’de de benzeri bir uygulama normal sayılmalı.
Ancak unutulmaması gereken şey, bu formaların taraftarlarca sevilmesi, benimsenmesi gerekliliği!
Sonuç olarak bu formalar her sene onlar satın alsınlar diye değiştiriliyor.
İnternetteki anketlere baktım, Galatasaraylıların çoğu bu formaları beğenmemiş.
Ben de bir Fenerbahçeli olarak, sahada morlu bir Galatasaray’ı seyretmekten zevk alacağımı sanmıyorum. Eminim ki Galatasaraylı taraftarlar da mesela turunculu bir Fenerbahçe görmek istemezler.
Geleneği olan formalar ile bu kadar oynamak, doğru değil.