Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Bülent Arınç’tan küçük bir ders

BAŞBAKAN Yardımcısı Bülent Arınç, Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti’nin Mustafa Necati Bey adına düzenlediği başarı ödüllerinin törenine katıldı.

Arınç konuşmasında şunları söyledi: “Kompleksli, baskıcı, otoriter, antidemokratik liderler, özgürlüklerden nasibini almamış toplum mühendisleri, devleti soyan, yetim hakkı yiyen, haktan ve halktan bihaber siyasetçiler de çareyi yasaklarda aramışlardır. Sansürler yapılmış, tehditler savrulmuş, gazeteciler susturulmak istenmiştir.”

Arınç’ın sözlerinin her kelimesine katılıyorum.

Kendisiyle çoğu kez aynı fikirde olmasak da demek ki bu konuda ortak düşünüyormuşuz, memnun oldum!

Bir uygun zamanda bu sözlerini partisinin grup toplantılarından birinde söylemesini dilerim.

Eminim, bu sözlerden kendisine ders çıkaracak birilerini o toplantıda bulacaktır.

(“Mustafa Necati Bey kimdir” diye merak eden gençler için not: 1. Dünya Savaşı’ndan sonra işlerinden atılan Aydın-Kasaba demiryolu işçilerinin haklarını korumak için önemli çalışmalar yapan bir kişidir. Bizim Büyük Altay’ın kurucularındandır. Balıkesir Kuvayi Milliye komutanlarındandır. “İzmir’e Doğru” isimli bir gazeteyi de Vasıf Çınar ile birlikte Balıkesir’de yayımlamıştı. Bugünkü Balıkesirspor’un temelinde yer alan Balıkesir İdmanyurdu’nu da 1917’de kurmuştu. Harf Devrimi sırasında Milli Eğitim Bakanı idi. Balıkesir Gazeteciler Cemiyeti’ni Mustafa Necati Bey’i yeniden anma fırsatını bize verdiği için kutlarım.)

Ankara, bir sorunumuz var!

MARMARA Depremi’nin 10. yıl dönümüne az kaldı.

Unutkan bir toplumuz, giderek Marmara Depremi’nin acıları da toplumumuzda külleniyor gibi. İlk günlerde, ortak acıyı paylaşmak konusunda gösterdiğimiz dayanışma ve hassasiyetin kaybolduğunu gösteren bir örnek olayı anlatmak istiyorum size.

Bu konudan haberdar olmamı Kocaeli Gazetesi yazarı Yeliz Koray’ın bir uyarısı sağladı.

Koray, gazetedeki köşesinde bu konuyu ele alıyor ama bir gelişme sağlanabilmiş değil.

Konu Irak Kızılayı’nın bağışıyla yaptırılan deprem konutları ile ilgili.

Evler, o dönemde ihtiyaç sahiplerine “5 yıl sonra boşaltma şartıyla” verilmiş.

Neden böyle yapıldığını anlamak zor! O dönemin kargaşası içinde belli ki herkesin dikkatinden kaçmış, “Beş yıl sonra bu insanlar ne olacak” sorusu kimsenin aklına gelmemiş.

Şu anda o evler devlet tarafından boşaltılarak, lojman olarak kullanılmak üzere üst düzey yerel bürokratlara tahsis edilmek isteniyor.

Elbette “O evlere girenlerin beş yıl önce akılları neredeymiş de itiraz etmemişler” denilebilir.

O zaman “Başka çareleri var mıydı ki” diye sormak da mümkün tabii.

O insanları, evlerinden çıkartıp atmak ve başınızın çaresine bakın demek, bizim bürokratik merkeziyetçi devlet düzenimiz için en kolay yol.

Birçok deprem mağdurunun bir kez daha mağdur edilmesini önleyecek birileri Ankara’da belki vardır diye ümit etmek istiyorum.

Ne dersiniz, gerçekten böyle birileri var olabilir mi?

Konserde ’şarkı söylemek’ lazım

YAZ, İstanbul’da konserler mevsimi anlamına da geliyor. Festivaller, Açık Hava Konserleri, Kuruçeşme Arena konserleri ve bazı gece kulüplerindeki özel konserleri toplarsanız, neredeyse her gün bir konser var.

Bazılarına gidip, dinleme olanağı da buldum.

Artık gecikmiş bir uyarı sayılabilir bu yazacaklarım ama belki gelecek yaz işe yarar diye düşünüyorum.

Dikkatimi çeken şey şu: Bizim sanatçılarımız, konserlerinde konuşma yapmaya karşı dayanılmaz ve bitmek bilmez bir istek duyuyorlar.

Asıl işlerinin şarkı söylemek olduğunu, oraya gelenlerin konuşma değil, şarkı dinlemek istediklerini göz ardı ediyorlar.

Yurtdışında Madonna, Tina Turner, Michael Jackson gibi süper starların konserlerine gitme olanağım da olmuştu.

Hiçbirinin şarkılar arasında konuştuğuna tanık olmadım. Konserin başında birkaç cümle, belki ortasında da bir cümle! Hepsi o kadar.

Çünkü çoğu zaman hazırlıksız ve abuk sabuk olan bu konuşmalar, konserin hızını kesiyor, izleyicinin konsantrasyonunu bozuyor, konserin hızlı bir tempoda akıp giderek, insanın damağında bir tat bırakmasına engel oluyor.

Dediğim gibi, bugüne kadar izlediğim konserler için gecikmiş bir uyarı ama belki yazın son yarısındaki konserlere çıkacak olanların kulaklarına küpe olur.