Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Ellere var da bize yok mu?

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, 25 Haziran’da “Prix de la Fondation” ödülünü alacak.

Ödül, merkezi Monaco’da olan Crans Montana Forumu tarafından veriliyor.

Forumun amacı global diyalog ortamı yaratarak dünya barışına hizmet etmek. Başbakan Erdoğan da bu yıl törenin onur konuğu ve medeniyetler arasındaki barışa katkıda bulunduğu için ödüllendirilecek.

Ödül, 1989 yılından beri barış, özgürlük ve demokrasi alanında önde gelen isimlere veriliyor.

Başbakan’ı, bu ödülü hak edecek çalışmalar içinde olduğu için kutlarım. Kuşkusuz ki bu Türkiye imajı için de önemli bir kazanımdır.

Ancak aynı ödülü, Başbakan’ın yurtiçindeki tutum ve davranışları için verirler miydi? Hiç sanmıyorum.

Dünya ülkeleri arasında diyalog için çırpınıyor ama Türkiye’de sorunlarımızı çözmek için kimseyle diyaloğa girme yanlısı değil!

TBMM’de temsil hakkı kazanmış meşru bir partinin lideri ile bugüne kadar görüşmeyi kabul etmiş bile değil.

Ne zaman siyasi bir tartışma çıksa elinde adeta top tüfekle hücuma geçiyor.

Partisinin toplantılarında, miting alanlarında öfkelenip sesini yükseltmediğine hálá tanık olamadık.

Basın özgürlüğü deseniz, durum hepten vahim.

Kendi yandaş medyasından başka bir muhalif sese tahammülü yok.

Bir demokraside kimsenin aklına gelmeyecek yöntemler kullanarak muhalif basını cezalandırma isteğini bir türlü bastıramıyor.

Ödülü alırken, kendi içinde bir vicdan muhasebesi yapmasını dilerim. Belki, dünyanın başka ülkelerindeki insanlara layık gördüğü şeyleri, bizlere de uygun görür diye!

Çanlar Avrupa için çalıyor

AVRUPA Parlamentosu seçimlerinin sonuçları hiç kuşkusuz ki Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor.

Türkiye ile bütünleşme yanlısı görüşleri savunan sosyal demokrat ve sol partilerin oy ve sandalye kayıpları, buna karşılık Türkiye’ye “özel konum” önerenlerin kazançlarının olumsuz sonuçlarını önümüzdeki yıllar boyunca göreceğiz.

Ancak sonuçlar Türkiye için ne kadar olumsuz bir tablo çiziyorsa, Avrupa demokrasisinin geleceği açısından da aynı derecede kötü bir gelecek vaat ediyor.

Birleşik Avrupa fikrine tamamen karşı görüşlerin ciddi bir temsil olanağına sahip olmaları, Avrupa’nın bazı ülkelerinde uzun süredir güçlenmekte olan faşist akımlar için de zafer sayılmalı.

Ve asıl büyük sorun da Avrupa’da seçimlere katılımın düzeyindeki düşüklüktür.

Fransa’da seçimlere katılım yüzde 34’ler düzeyinde. Almanya’da yüzde 40’lara ancak ulaşıyor. Avrupa’nın doğusundaki bazı ülkelerde sandığa gidenlerin sayısı beşte biri zor buluyor.

Avrupa genelindeki oran ise ancak yüzde 43 ve her seçim döneminde katılım bir öncekinin altında kalıyor.

Seçimlerin giderek temsil vasfını yitirdiği bir yerde de demokrasinin geleceğinden endişe duymak, paranoyakça bir davranış olmaz.

Ortaya çıkıyor ki Avrupalı merkez sağcıların Türkiye’nin üyeliğinden daha büyük bir sorunları var ama sorunun boyutlarını kavrayabilecek vizyonda bir sağcı lider de ortalıkta görülmüyor.

Merkel ve Sarkozy gibi siyasetçiler, kampanyalarının merkezine Türkiye karşıtlığını koyarak aslında kendilerinden daha radikal söylemlere sahip ırkçı siyasetlerin değirmenine de su taşıyorlar.

Avrupa, bir alamete binmiş kıyamete doğru gidiyor, dilerim erken uyanırlar.

AKP için samimiyet testi

DOĞRUSU RTÜK Başkanı Zahid Akman ile ilgili yazı yazmak artık içime sıkıntı veriyor. Dün Akman ile görüşen, Televizyon Yayıncıları Derneği üyeleri, Akman’ın kendilerine “Yeni arkadaşlar 15 Temmuz’da göreve başlayacak, ben de bir daha aday olmayacağım” dediğini aktarıyorlar.

Akman, yeniden aday olmamaya karar verdiğine göre, bugün bulunduğu konum ile adının karıştığı olayların pek bağdaşmayacağını artık kendisi de görmüş olmalı.

Yoksa yine aday olur, arkasındaki Başbakan desteğiyle yeniden seçilebilirdi. Buna rağmen görev süresini tamamlamaktaki ısrarını açıklamak oldukça zor. Bugün, AKP’nin Zahid Akman ile ilgili tutumunun ciddi bir testten geçeceği gün.

Bugün RTÜK Kanunu’nun “üyelikle bağdaşmayan işler” hükümlerine dayanılarak, Zahid Akman’ın RTÜK üyeliğine devam edilip, edilmemesi oylanacak.

AKP tarafından seçilerek RTÜK’e getirilen üyelerin oylarının belirleyici olacağı bir oylama bu.

Bakalım başını Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın çektiği grup mu yoksa ne olursa olsun Deniz Feneri’ni ve Akman’ı savunmaya kararlı olanlar mı ağır basacak?

Bu oylamanın sonucu, AKP’nin bu konudaki gerçek tutumunu gösterecek. Bir kenara not edelim ve bekleyelim.