HÜRRİYET

Ders almamız gereken bir haber filmi

ÖNCEKİ akşam televizyon haberlerinde şöyle bir haber filmi izledim:

Görüntüler Beşiktaş’taki eski DGM binasının önünde, herkese açık olan kaldırımda çekilmiş.

Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz, iki korumasıyla mahkemenin demir parmaklıklı kapısına doğru yürüyor. Kaldırımda da gazeteciler, foto muhabirleri, kameramanlar var.

Savcı Öz kapıya geliyor ve kapıdaki görevlilere eliyle işaret ederek “Şunları buradan kovun” diyor. Görevliler gazetecileri karşı kaldırıma geçmeye davet ediyor ve görüntüler burada bitiyor.

Aslına bakarsanız medeni ülkelerde rastlanmayacak bir durum. Normal olarak gazetecilerin kaldırımda değil, binanın içinde kendilerine ayrılmış bir yerde bulunmaları gerekir. Ama şu ya da bu nedenle burada gazeteciler kapıda bekliyorlar. Gazeteciler kafadan kontak olmayacaklarına göre dışarıda bekliyor olmalarının bir nedeni olmalı.

Ve elbette bir savcı da gazetecilere “kışkışlanacak tavukmuş gibi” davranarak “Şunları buradan kovun” dememeli. Zaten Savcı Öz’ün de bu karakterde birisi olmadığını, gazeteciler ile daha önceki temaslarındaki tutumundan biliyoruz.

Bu kısa görüntü de gösteriyor ki savcı da üzerindeki ağır baskıdan kaynaklanan nedenlerden olsa gerek sinirlerini kontrol etmekte zorlanıyor.

Bu tablo, hepimizin ders çıkarması gereken bir tablodur.

Çok önemli olduğu kuşku götürmeyecek bir davada herkesin savcı, yargıç ve avukat rollerini benimsemesi, davanın bitmek bilmez polemiklere konu edilmesinin yarattığı baskı, davayı yürütmekle görevli olanları olumsuz etkiliyor.Dava sürecinin çok uzaması, “hedef muhalefet” kuşkularına neden olan ve bitmek bilmeyen “dalgalar” da kamuoyu üzerinde stres yaratıyor. Kamplaşmak için fırsat arayanların ülkesinde bu dava da giderek özünden kopuyor, yeni bir kutuplaşmanın aracı haline geliyor.

Partizanlığın yeni bir boyutu

BUGÜN Hürriyet’te arkadaşımız Hasan Tüfekçi’nin ilginç bir haberini okuyacaksınız.

AKP’nin yerel seçimlerde kaybettiği Manisa ve Şırnak Valileri, AKP Genel Merkezi’ne gelerek, teşkilattan sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Haluk İpek ve yerel yönetimlerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Tanrıverdi ile görüşmeler yapmışlar. Haberde görüşmelerin pazartesi gününden beri değişik aralıklarla tekrarlandığını da anlatıyor.

Manisa Valisi, bölgesindeki yatırımlara destek istediğini söylerken, Şırnak Valisi de AKP Genel Merkezi’nde çalışan yeğenini ziyaret ettiğini belirtiyor.

Tek parti döneminde olsak belki yadırgamayabilirdik bu durumu ama çok partili demokraside, devletin görevlisi olan valinin bir parti genel merkezinde görüşmeler yapmasının açıklanabilir bir tarafı yok.

Vali Bey, iliyle ilgili yatırımlara destek istiyorsa gideceği yer bellidir: İlgili bakanlığın makamı! Bu yeterli olmuyorsa TBMM’de ilinin milletvekilleriyle de görüşüp, destek isteyebilir.

Ama gideceği yer her halükárda bir parti genel merkezi değildir.

Akraba ziyareti bahanesi de doğrusu herkesi çocuk yerine koymaktan başka bir anlam ifade etmez. Bolu Valisi’nin, CHP Genel Merkezi’ne yaptığı ziyaretin kamuoyunda nasıl tepki gördüğü de hatırlanırsa, yapılan iş tek kelime ile “yanlış” bir iştir.

Valiler, halkın hizmetinde olması gereken kamu görevlileridir, partilerin memuru değil!

Benzerine ancak tek parti dönemlerinde rastlanacak bir partizanlık, bütün devlet sistemimizi esiri almış görünüyor.