Gazete kapattıran ‘demokrasi’!
BAŞBAKAN bir yandan, Dışişleri Bakanı öbür yandan Suriye’ye özgürlük ve demokrasi getirmek için çalışır, çabalarken Türkiye’de bir gazete, Özgür Gündem gazetesi, daha dağıtıma verilmeden toplandı ve bir ay süreyle kapatıldı.
Demek ki ülkemizin yöneticileri için başka ülkelerin insanlarının ve medyasının özgür olması, kendi ülkesindeki insanların ve medyasının özgürlüğünden daha önemli.
Dünyanın demokratik her ülkesinde toplumun ve medyanın “sansür” diye ayağa kalkmasına neden olacak bir olay gazetelerde yer bile bulmadı.
Bir de memlekete “ileri demokrasi” geldi diye sevinenler var!
Nasıl bir demokrasiyse ve zaman içinde nasıl ilerlediyse, Özgür Gündem gazetesi bir kez daha kapatılıyor.
Böylece hapisteki yüze yakın gazetecinin yanına bir de hapisteki gazete eklenmiş oluyor ki memleketin hükümeti bununla ne kadar iftihar etse azdır!
Hapisteki gazeteciler için Batı medyasının önünde “onlar tecavüzcü, terörist” diye savunma yapanlar, bakalım bir de gazetenin hapse atılmış olmasını nasıl açıklayacaklar.
Gazetenin kapatılmasına gerekçe olan kanun hükmü, Terörle Mücadele Kanunu’nda yer alıyor.
Türkiye’yi “havanın estiği yöne bakarak” bir cadı avı alanı haline getiren bu kanun hemen değişmeli.
Elbette hükümet Suriye için olduğu kadar Türkiye için de demokrasi istiyorsa!
Orada alkışlanmanın yolunu buldular
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısını Tandoğan Meydanı’nda yapacağını açıkladığında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan şöyle demişti: “Daha siyasal kavramları bile bilmiyor, ona grup toplantısı değil, miting denilir.”
Dünkü gazetelerde de AKP İstanbul İl Kongresi’nin Galatasaray’ın TT Arena Stadyumu’nda yapılacağına ilişkin haberler vardı.
Bakalım Kemal Kılıçdaroğlu bu “futbol sahasında parti kongresi” yapma fikrini nasıl karşılayacak? Acaba o da çıkıp “Ona kongre denmez, maç denilir” diyecek mi?
Tabii bu yerin seçilmesinin “kinine sahip çık” öğüdünün tutulmasıyla da bir ilgisi olabilir.
Hatırlayacaksınız Başbakan ve bugünkü Şehircilik Bakanı o stadyumun açılışında “spor sahalarında duymak istemediğimiz bazı sesler” ile protesto edilmişler ve orayı terk etmişlerdi.
Şimdi alkışlar arasında oraya geri dönecekler ve istedikleri kadar da alkış ve tezahürat alacaklar.
Galatasaray’ın Fenerbahçe ile o stadyumda oynadığı maçta desibel rekoru kırılmıştı, bakalım bunu zorlayabilecekler mi?
Merak ettiğim bir başka konu da şu: CHP’nin Tandoğan’daki mitingini “çakma grup toplantısı” diye veren yandaş medya acaba günü geldiğinde bu haberi nasıl verecek?
Cin sevk ve idaresini bilen eleman ihtiyacı
DÜN Sabah’ta şöyle müjdeli bir haber okudum: “Türkiye’nin liderlik iddiasını arttıracak yerli projelerin tamamlanma tarihleri kesinleşti.”
Haberin ayrıntısında da muharip gemi projesinin 2016, milli tank Altay’ın 2015, Atak helikopterinin 2013 ve insansız hava aracı Anka’nın 2014 sonunda TSK envanterine alınacağı anlatılıyor. Aktif lazer güdümlü “Cirit” füzeleri de bu arada hazırlanacak ve Atak helikopterlerine monte edilecekmiş.
Savaş sanayimizdeki bu ilerlemede emeği geçenleri kutlarım ama önemli bir konunun ihmal edildiğini görmek de beni üzüyor.
Fethullah Gülen’in de isabetle vurguladığı gibi geleceğin süper güçleri için elbette bu tür silahlara sahip olmak önemli ama yeterli değil. Cinleri kullanmayı öğrenmek ve onları eğiterek haberleşmede, güdümlü füzelerde, denizaltılarda vs. kullanmak da gerekiyor.
TRT Haber kanalındaki programda da açıkça ortaya konulduğu gibi cinleri en iyi kullananlar Ruslar! KGB bu işi çok iyi biliyormuş ve nasıl oluyorsa dinsiz komünistlerin bile kullanmayı başardıkları cinleri biz kullanamıyoruz. Ve Rusya hemen yanı başımızda, biz ise bu teknolojiye hâlâ sahip olamadık. Ulusal savunmamız için önemli bir handikap bu!
Yeni eğitim reformu ile kurulacak olan seçmeli dersler havuzuna, “cinlerin sevk ve idaresi” konulu bir ders eklenmesini öneriyorum. Nefesi kuvvetli hocaları küçükten yetiştirmek gerekiyor, büyüyüp akılları ermeye başladıktan sonra zor olur çünkü.