BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın küresel finansal krizi aşma planlarından biri de yurtdışında yaşayan Türklerin paralarını Türkiye’ye getirtmek.
Ben kendimi bildim bileli bu bütün hükümetlerin en büyük hayalidir ama bir türlü de gerçekleşmez.
Türkiye’ye gelen bu tür döviz tutarı her yıl giderek azalır.
Başbakan ve Maliye Bakanı, “çok cüzi bir vergi ödenerek” getirilecek bu tür paraların kaynağının da sorulmayacağını açıkladılar ki “kara para ticareti açısından” bulunmaz bir fırsat.
Deniz Feneri’ydi, İslami holdinglere ortaklıktı vs. adı altında gurbetçilerden toplanan ve bir yerlere depolanan paraların Türkiye’ye getirilerek meşrulaştırılması için olumlu bir adım.
Bu programın yürütülmesi, yani yurtdışındaki Türklerin paralarının toparlanarak ülkeye getirilmesi işinde hükümetin işine yarayacak iki koordinatör önermek istiyorum.
Birisi burada çalışacak, diğeri yurtdışında dolaşıp, para toplayacak!
RTÜK Başkanı Zahid Akman, bu işlerdeki tecrübesi nedeniyle bu koordinatörlüklerden birine kaydırılabilir.
Yurtdışında para toplama işini koordine edecek gerçek uzman da bugün hapisten çıkacak olan YİMPAŞ’çı Dursun Uyar’dır. Ondan daha iyi bir isim düşünemiyorum.
Kendilerine yeni görevlerinde şimdiden başarılar dilerim!
Yurtdışından ’muhatap’ ithaline mi başlasak?
PARTİ liderlerinin dün TBMM gruplarında yaptıkları konuşmalar, bizde siyasetin sert bir yüz ifadesiyle bağırıp çağırmaktan ibaret olduğu düşüncemi destekliyordu.
MHP lideri Devlet Bahçeli’nin, AKP’yi terörün mihmandarı olarak suçlarkenki yüz ifadesini kaydedip, yemeğini bitirmek istemeyen küçük çocuklara izlettirmek, “Yemezsen seni ona veririm” demek sonuç alıcı bir yöntem olabilir mesela.
Başbakan’ın, Devlet Bahçeli’nin suçlamalarına “O benim muhatabım değil” diye yanıt vermesi ise bir başka álem.
Biliyorsunuz kendisi önceki gün de CHP lideri Deniz Baykal ile muhatap olmayacağını açıklamıştı.
Bu durumda Başbakan’a bir muhatap bulmak gerçek bir sorun olarak önümüzde duruyor.
Öte yandan CHP lideri AB konusundaki eylem planını kendisine anlatacak Dışişleri Bakanı’na randevu vermedi. Gerekçe belli: O benim muhatabım değil!
Dışişleri Bakanı da kendisine randevu veren CHP’li Onur Öymen’in davetine gitmedi. Onun gerekçesi de biliniyor: O benim muhatabım değil!
Kendilerine nasıl hitap edeceğimi kestiremiyorum, ama şöyle diyeyim:
Saygıdeğer beyefendiler, siyaset kavga etmek için değil, oturup konuşmak ve sorunlara çözüm üretmek için yapılır!
Bu tuttuğunuz yol, yol değildir.
Birbirinize küserek, “o benim muhatabım değil” diyerek ve insaf ölçüsüne sığmayan eleştiriler yaparak bu ülkeye hizmet edemezsiniz.
Sizlere muhatap olsun diye, dışarıdan siyasetçi ithal edebilecek durumda da değiliz!
Lütfen sinirlerinize biraz hákim olunuz!
Damat Bey bu işi öğreniyor!
SABAH kahvaltı yaparken Sabah Gazetesi okumak Başbakan’ın son aylardaki en büyük zevki olmalı.
Gerçi zaman zaman Zaman Gazetesi, Sabah’tan daha başarılı yayınlar yapabiliyor ama yine de “Bizim Çalık”ın gazetesinin yeri bir başka olmalı.
Dünkü Sabah’ı okuyucularımızın büyük bölümü görmemiştir, onun için birinci sayfa manşetini tarif etmeye çalışayım:
Manşette büyük puntolarla şu yazılmış: “Piyasada ilk oh!”
Bu başlığın hemen altında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın boydan, büyük bir fotoğrafı kullanılmış.
İlk bakışta, Başbakan’ın bir icraatının ya da sözünün piyasaları rahatlattığını düşündürten bir görüntü elde edilmiş.
Ama haberi okuyunca anlıyorsunuz ki piyasalara “oh” çektirten ABD’nin kurtarma planından sonra, G-7, G-20 ve Euro bölgesi ülkelerinin kararlılık mesajları ve Avrupa’nın açıkladığı 2 trilyon dolarlık ekonomik önlem paketleriymiş!
Belli ki damat beyin gazete üzerindeki etkinliği giderek artıyor.
Ne diyeyim, kolay gelsin!