Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

İktidar için bölücülük yapıyor

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, dün grup toplantısında konuştu.

Her zaman yaptığı gibi birleştirici olmaktan çok uzaktı.
Taksim gösterilerine katılan AKP’lilere de kızdı, “Bu onu temize çıkarmıyor ki. Kişi arkadaşının dinindendir. Kişi sevdikleriyle beraberdir. Bütün vaka budur”.
“yaratılanı Yaradan’dan ötürü sevdiğini”
dilinden düşürmeyen bir insanın, bu iki kavram arasındaki çelişkiyi de bir oturup düşünmesinde yarar var bence.
Geçen gün AKP’nin genişletilmiş il başkanları toplantısında konuşurken de şöyle söyledi:
“Reyhanlı olayları değerli kardeşlerim, sıradan bir olay değildi. Reyhanlı’da dikkat edilirse 53 Sünni vatandaşımız ne yazık ki şehit edildi”.
Bunu nereden biliyordu? Olayla ilgili araştırma yapan güvenlik güçleri başka şeylerin yanında bu konuyu da mı araştırıp raporlarına eklediler ki böyle kesin konuşuyor?
Biliyoruz ki o gün o alçak saldırıda hayatlarını kaybeden o talihsiz insanların ortak özelliği dinleri ya da mezhepleri değildi.
O anda, orada bulunmak dışında ortak özellikleri yoktu.

Hain bir tuzağın kurbanı oldular ve şimdi onların cesetleri üzerinden mezhep siyaseti geliştirmeye çalışan bir siyasetçinin elinde bir kez daha kurban ediliyorlar.
Başbakan polisin dayağına, gazına, plastik mermisine rağmen sokaklarda olan insanların en çok bu tavrı nedeniyle orada olduklarını hâlâ anlayamamış.
Sana ne insanların mezhebinden, dininden, neye inandığından?
Başbakan belli ki çok da temiz olmayan bir siyasi strateji çizdi kendisine.
Üç ay öncesine kadar çantada keklik gördüğü Cumhurbaşkanlığı koltuğunun giderek kendisinden uzaklaştığını fark etti ve şimdi mezhep ve din siyaseti ile kendisi etrafında eski koalisyonu yaratmaya çabalıyor.
Tehlikeli bir oyun içinde, ne Türkiye umurunda ne de insanlarımızın gelecekleri.
Varsa yoksa kendi iktidarı, toplumun değişik sinir uçlarını kaşıdıkça kaşıyor!

Diktatör her yerde aynıdır

DÜNYANIN her yerindeki diktatörler benzeri davranışlar içinde olurlar.
Sesini yükseltenden, protesto edenden, karşı çıkandan hazzetmezler.
Bunları sindirmek için polisleri, askerleri vardır. Mecbur kalırlarsa halkın üzerine elleri silahlı, sopalı paramiliter rejim muhafızlarını sürmekten de kaçınmazlar.
Onlara göre, halk bir protesto hareketinde bulunuyorsa, bunun sebebi hep “dış mihraklar ve içerideki hainlerdir”.
İktidar koltuğunu ve kendilerini dev aynasında görürler, herkesin onları devirmek peşinde olduğuna inanırlar.
Halkın kendiliğinden hareket edebileceğine inanmak istemezler, inanırlarsa kendi durumlarını gözden geçirmeleri gerekir çünkü.
Onlar için rejim ile sorunu olan herkes teröristtir.
İnsanların özgürlük alanlarının daraltıldığı ülkelerde yüz binlerce, milyonlarca terörist bulunduğunun iddia edilmesinin nedeni budur.
Vatandaşlarının bir bölümünü, kendi iktidarlarına karşı olduğu için “hain” diye nitelemeye çekinmezler.
En çok dini hassasiyetleri sömürürler.
Diktatörlük diye bildiğiniz bütün ülkelere bakın, hep aynı şeyi göreceksiniz.
Suriye’de, Belarus’ta, İran’da, eskiden Mısır’da, Libya’da, Tunus’ta!

Şu videoları açıklamanın zamanı geldi

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, ısrarla camide bira içildiğinden, türbanlı ve çocuklu bir kadının Kabataş’ta saldırıya uğramasından söz ediyor.

Ellerinde her iki olayın da video görüntüleri olduğunu söylüyor. Hatta bunları açıklayacağını da söylemişti ama üzerinden kaç gün geçti, ortada ne film var, ne fotoğraf.
Camide içki içildiğine ilişkin iddia, hatırlayacaksınız olayın hemen ertesi günü bizzat caminin müezzini tarafından yalanlanmıştı.

Daha sonra müezzin hakkında soruşturma başlatıldığını da duymuştuk.
İnsanların can havliyle camiye sığındıkları ve caminin adeta bir revire dönüştüğü günü hatırlayalım. Acımasız bir biber gazı saldırısı vardı ve o itiş kakış arasında bir yerlerden bira bulup, üstelik de caminin içine girerek bira içmeyi kim akıl edebilirdi ki?
Bu iddia bir yalan ve bu yalanı yayanlar aynı zamanda “camide grup seks yapıldığı” iddiasını da yazmışlardı.
Şimdi Başbakan’a düşen güvenlik kameraları ve MOBESE kayıtlarından bu iddiasını ispatlamasıdır.
Vatandaşların dini duygularını sömürmek, mütedeyyin insanları kışkırtmak artık bu kadar kolay değil, bunu unutmamalı.

İstanbul’da atılan her adımın bir kaydı olduğunu biliyoruz, Başbakan olarak yetkisini kullanmalı ve bu videoları medyaya dağıtmalıdır.
Amerikalı turist Sierra öldürüldüğünde, polis MOBESE kayıtlarını tek tek tarayıp kadının izini sürmüş, sonunda katile de ulaşmıştı.
Kabataş’ta saldırıya uğradığını ve üzerine çiş yapıldığını iddia ettikleri türbanlı kadına kimlerin saldırdığını da bu yöntemle kolayca bulabilirler.
O gün, o bölgedeki MOBESE kayıtları nerede? Neden polis bunları medya ile paylaşıp o olaya karışan suçluların teşhis edilmesi sürecini hızlandırmıyor?
Amaç, varsa bir suçu cezalandırmak, suçluları yakalamak mı, yoksa ortaya böyle iddialar atıp vatandaşların dini hassasiyetleri üzerinden siyaset yapmak mı?
Bu işi fazla uzatmadan sonuçlandıralım: MOBESE ve güvenlik kameralarının görüntüleri nerede?