Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

’İntikam için’ Anayasa değiştirilmez

AKP’nin Anayasa değişikliğiyle ilgili önerileri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçim sürecini iyi yönetememesinden kaynaklanan “yenilgisinin” bir tür “intikamı” gibi görünüyor.

Yapılmak istenen değişiklik, üzerinde yeterince düşünülmemiş ve rejim açısından ciddi sıkıntılar doğuracak nitelikte.

AKP, cumhurbaşkanını TBMM seçemedi diye bu kez cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini istiyor.

Unutulan şudur ki cumhurbaşkanının seçilememesinin nedeni sistem değil, AKP’nin bu konuda uzlaşmaya yanaşmayan, dayatmacı bir tavır sergilemiş olmasıdır.

Eğer AKP ve lideri bu işi bir oyuna çevirmemiş olsaydı, şu anda yeni cumhurbaşkanı seçilmiş olacaktı.

Parlamenter bir düzende cumhurbaşkanını seçmeyi halka bırakmak ve üzerine bir de iki kere seçilme olanağıyla bu makamı iyice politize etmek, yürütmede iki başlılık yaratır.

Bizim Anayasal düzenimiz içinde “yürütme” görevlerinin yerine getirilmesinde asıl sıkıntı yaratan husus, cumhurbaşkanının, parlamenter bir sistemde olması gerektiğinden daha güçlü olmasıdır.

Bir düzeltme yapılacaksa bu düzeltilmelidir.

Siyasi intikam hesaplarının, aklın önüne geçmeyeceğini ümit edelim.

Solda birleşme nasıl sağlanabilir?

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın, “birleşelim” çağrısına DSP’den aldığı yanıt benim için hiç sürpriz olmadı.

“Toparlanıp bizim oraya gelin” mealindeki çağrı başka türlü yanıtlanamazdı.

Belli ki Baykal da iki parti arasındaki tek farklılığın, herkesin kendi küçük dükkánını kurmuş olmasından kaynaklandığını düşünüyor.

Çünkü iki parti arasındaki farklılığın, programlardan ve hedeflerden kaynaklandığını düşünüyor olsaydı ortaya somut bir birleşme projesi koyardı, “katılım” teklifi değil!

Bu nedenle çağrıyı samimi bulmuyorum.

Öte yandan CHP ve DSP’nin bu seçimde güçbirliğine gitmeleri, tabandan kaynaklanan bir özlem.

CHP lideri de zaten bunun farkında olduğu için kendisini kurtarmak, “ben çağırdım gelmediler” demek için bu çağrıyı yapıyor.

Şu anda AKP karşıtı kamuoyunun beklediği “birleşme”, bir tek yolla sağlanabilir: İki partinin adaylarının seçimlere daha büyük olan CHP’nin çatısı altında girmesi!

Bu, partilerin değilse bile tabanların birleşmesi anlamına gelir ki iki partinin tek çatı altında birleşmesi, ancak bundan sonra konuşulabilecek bir durum olabilir.

Ve bu birleşme de seçim sonuçları üzerinde istenen etkiyi sağlamaya yetmez.

Beş yıllık başarısız bir iktidara karşı gerçek bir iktidar alternatifi yaratmak, ancak yeni bir program ve o programı gerçekleştirebileceğine inanç duyulacak yeni yüzlerle mümkün olabilir.

Vakit giderek daralırken, boş hayaller peşinde koşmak yerine iki parti yöneticilerinin bu konuya yoğunlaşmaları gerek.

Merkez soldaki seçmen, iki parti yöneticilerinin bu basireti gösterebilmesini bekliyor.

Demokrasi ve laiklik ayrılmaz bir bütündür

İNGİLİZ The Economist Dergisi, bu hafta Türkiye’deki gelişmeleri kapak konusu yaptı.

“Türkiye’nin İslam ile demokrasinin bir arada yaşayamayacağı görüşünü yalanlayan canlı bir örnek” olduğu kapak haberinde anlatılıyor. Dergide okurken gözlerime inanamadığım bir cümle var: “Türkler eğer birinden birini seçeceklerse, demokrasi laiklikten önemlidir!” Bunu okuyunca kendimi tutamayıp “yuh” dedim. Ciddiyetiyle tanınan bir derginin editörlerinin, Türkiye’de demokrasinin yaşayıp gelişmesini sağlayan asıl faktörün “laiklik” olduğunu anlayamamış olmasına hayret ettim.

Bu ikisinin, Türkiye’nin Anayasal düzeninde birbirinin ayrılmaz iki parçası olduğunun belli ki farkında değiller.

Merak ettim, acaba “şeriat düzeni” denilince ne anlıyorlar ki, gerekirse demokrasi için laiklikten vazgeçilmesini önerebiliyorlar? Bence The Economist editörlerinin şeriatla yönetilen ülkelerde küçük bir tatil yapmaya ihtiyaçları var.

Bu tatile başlamaları için İran uygun bir ilk durak olacaktır.