İntikam operasyonu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yeni adli yılın başlaması nedeniyle bir mesaj yayınlandı. Mesajında şöyle bir bölüm var:
“Adalet teşkilatı içinde hizipleşmelerin oluşması ve kimi yargı mensuplarının vicdanları yerine mensubu oldukları yapıların talimatları doğrultusunda karar vermeleri hepimizi üzmüştür. Hukukun her türlü olumsuz tartışmadan, her türlü şaibeden uzak, herkesin güvendiği ve gönül rahatlığıyla kendini teslim ettiği bir kurum olarak işlemesi şarttır.”
Adliyemizde uzun yıllardır unutulmuş bir şey Cumhurbaşkanı’nın tavsiyesi.
Ve ne ilginçtir ki Cumhurbaşkanı’nın bu mesajının yayınlandığı saatlerde, hükümete muhalif bir medya grubunun sahibi olan Koza İpek grubuna yapılan polis baskını, bir mahkeme kararına dayanıyordu.
Mahkemenin kararında dikkatimi çeken husus şuydu:
Mahkeme zaten, Fethullah Gülen cemaatinin bir terör örgütü olduğuna, Koza İpek grubunun da “FETÖ”nün mali kaynaklarını sağlayarak terörist faaliyetlere iştirak ettiğine karar vermiş.
Arama kararı, mahkemenin bu peşin hükmüne gerekçe olmuş!
Bu kararı veren yargıcın Cumhurbaşkanı’nın sözlerini bir kez daha okumasında yarar var.
Yargıçlar kararlarını, hukuka ve yasalara göre değil, “mensubu oldukları yapıların talimatıyla” veriyorlar.
Bu “yapı” eskiden cemaatti, şimdi onun yerini Saray almış gibi görünüyor.
Bunun hukuki bir işlem olduğuna da inanmamızı bekliyorlar.
Oysa her şey apaçık ortada.
İktidar, 17 – 25 Aralık’ın hesabını görmek peşinde, hukuk da, basın özgürlüğü de bir kez daha ayaklar altında.
————————————
Cumhurbaşkanı, Gökçeklere kızacak mı?
Kendine “emir” süsü vermiş bir ruh hastasının Cumhurbaşkanı’nın kızı Sümeyye Erdoğan’a evlilik teklif ettiği ile ilgili iddiaları seslendirenlere karşı geniş bir çevre tepki gösterdi.
Tepki gösterenlerin en az yarısının da AKP ile, Cumhurbaşkanı ile hiçbir ilişkisi yoktu, hatta muhalif olarak tanımlanacak kişilerdi.
Bu iddiayı marifetmiş gibi TBMM’ye taşımaya kalkan bir milletvekili danışmanının işine de haklı olarak son verildi.
Danışmanın işine son verildiğini CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu açıklamıştı.
Cumhurbaşkanı da doğal olarak bu dedikodunun çıkarılıp, yayılmasına sinirlendi, dedikoducular için dava açacaklarını söyledi.
Siyaset yapmayı, dedikodu üretmek ile karıştıranlar bu ülkede ne yazık ki hep var oldular ve Sümeyye Erdoğan da bunun kurbanlarından biri oldu.
Önceki gün AKP’li Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in oğlunun televizyonunda, böyle bir başka “karakter infazı” yapıldı.
Beyaz TV’nin haberine göre Kemal Kılıçdaroğlu’nun eşi “Lüks bir yatta” görüntülenmişti.
Kemal Kılıçdaroğlu, bu haberin yalan olduğunu, eşinin sözü edilen tarih ve saatte Nazım Hikmet Oratoryosu izlediğini açıkladı.
Dün baktım, Sümeyye Erdoğan’a atılan iftira için yeri göğü inletenlerden bir ses çıkacak mı diye, çıt çıkmadı!
Demek ki bu beylere göre Sümeyye Erdoğan’a yapamadığınızı, Selvi Kılıçdaroğlu’na yapmak serbest!
O kadar serbest ki kimin parasıyla finanse edildiği dahi tam olarak bilinemeyen ama AKP’nin borazanı olarak yayın yapan televizyondan “haber” diye verilebiliyor.
Melih Gökçek, Recep Tayyip Erdoğan’ın gözdelerinden biri, AKP’nin Ankara belediye başkanı ve bu televizyonu oğlu yönetiyor.
Acaba Cumhurbaşkanı, aynı yalan haber kendi eşi ya da çocukları için verilmiş olsaydı, Gökçek’lere ne yapardı?
Şimdi aynı hareketi bekliyoruz, hiç beklemememiz gerektiğini bildiğimiz halde!
———————————
Ergin’in geç öğrendiği gerçek
Eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in “paralel yapı yok” dediği iddia edilmiş.
Ergin de 12 ve 13 Temmuz günü Twitter hesabından böyle bir şey söylemediği ile ilgili bir yalanlama yayınlamış.
Ama Dursun Çiçek de bu arada Ergin hakkında “paralel yapı yok dedi” diye suç duyurusunda bulunmuş.
Havuz gazetesi de bu haberi allayıp, pullayıp birinci sayfasından duyurmuş!
Benim dikkatimden kaçmıştı, bu bilgileri dün Akif Beki’nin köşesinden öğrendim.
Böylece bizlerin zaten bildiğini, eski Adalet Bakanı Sadullah Ergin de birinci elden deneyimleyerek öğrenmiş bulunuyor.
Çünkü bu yandaş medyanın doğru haber vermek gibi bir kaygısı yok, hiç de olmadı.
Onlar haberlere, olaylara bir tek gözlükle bakıyorlar: Bunlardan hangisi işimize yarar!
İşe yaramayacak gibi gördüklerini de kendileri yalanlar ve iftiralarla bezeyip işe yarar hale getiriyorlar.
Onun için ne kadar yalanlarsan yalanla, bir kez yalan bir haber uydurdular mı, ondan asla vazgeçmiyorlar.
Yalan olduğu belki onlarca kez açıklanmış haberleri, ısıtıp ısıtıp okuyucularının önüne sürüyorlar.
Düşünüyorlar ki bir yalanı ne kadar çok tekrarlarsan, inananı o kadar çok olur.
Böyle onlarca örnek bulmak mümkün.
Kabataş yalanını, Camide içki içtiler palavrasını, aksi defalarca kanıtlandığı halde miting meydanlarında tekrarlamaktan, gazetelerinde yazmaktan da bu nedenle vazgeçmediler.
Bir haberin yalanlanmış olması onlar için fark etmiyor, “tekrarda yarar vardır” diye düşünüyorlar.
Havuz gazetesini Cumhurbaşkanı’nın milletvekili damadının kardeşi yönetiyor.
Demek ki eski Adalet Bakanı olmak, vaktiyle her dediklerini yapmak bile işlerine gelmediğinde bir kenara fırlatılıp atılmana, yalan haberlerle infaz edilmene engel olmuyor.
——————————