HÜRRİYET

Kedi yine dama çıktı!

DENİZ Feneri soruşturmasının en kritik aşamasında görevden alınıp bir de üstüne mahkemeye verilen savcılardan Abdülvahap Yaren bir “hırsızlar imparatorundan” söz ediyordu.

“Damda gezer, miyav der, herkes kim olduğunu bilir” diye anlattığı hırsızlar imparatorunun marifetlerini de şöyle sıralamıştı.
İmparator hem altında yer alan figüranları korur, hem de kendisine ulaşılmasını engeller.
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na göre, hukuki zeminde çalışması gereken tüm kurumları kontrol altında tutar.
Hem delilleri yok eder hem de soruşturma savcılarını yakından takip eder.
Soruşturmada istediği gibi bir sonuca ulaşamadığı takdirde savcıları soruşturmadan aldırır.
Zekât hırsızlarını masum maskesi ile kamuoyuna pompalar.
Son yolsuzluk soruşturmasından sonra aynı tiyatroyu yeniden izliyor gibiyiz.
Polisler kitleler halinde görevden alınıyor, savcılar kuşatılmaya çalışılıyor.
Öyle görünüyor ki imparator, tıpkı Deniz Feneri soygununda olduğu gibi hem adamlarını korumaya çalışıyor, hem de işin ucunun kendisine kadar ulaşabilmesinin yollarını tıkıyor.
Kim olduğunu hepimiz biliyoruz zaten, damda geziyor, miyav diyor!

Yandaş medya Aziz Nesinci oldu!

YANDAŞ medyaya bakarsanız yolsuzluk soruşturması “kaderin” değil, “çetelerin” bir oyunu!
Sabah dün “Sinsi Tezgâh” diyerek planı ifşa ediyor.
1– Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan hedef seçilmiş çünkü Türkiye ekonomisinin gelişmesini önlemek istiyorlarmış.
Bunu şöyle tercüme edebiliriz: Bakanın kod adının yazılı olduğu rüşvet listesi hayali!
Demek ki birileri Türkiye ekonomisini bozmak için bakanı ve oğlunu kandırmış!
2– İçişleri Bakanı Muammer Güler hedef seçilmiş, çünkü emniyetteki derin yapılanmayı ortaya çıkarmak üzereymiş.
Tercümesi: Bunun için bakanın oğlu bazı “aracılık ve danışmanlık” hizmeti vermeye ikna edilmiş. Hatta dört ayrı şirketi olan delikanlının kanına girilmiş ki evine altı tane para kasası ve para sayma makinesi alması için ikna edilmiş. Baba–oğul arasında bir de telefon konuşması var ki internette dolaşıyor, merak edenler bulup okuyabilirler. Bu telefon konuşması da ikili arasında zorla yaptırılmış.
3– Halk Bankası Genel Müdürü hedef seçilmiş çünkü bu banka kilit bir bankaymış, etkisizleştirmek istemişler.
Tercümesi: Bu amaçla genel müdüre çok sayıda ayakkabı hediye edilmiş. Genel müdürün kutuların içine bakmaya tenezzül etmeyeceğini bildikleri için de kutulara 4.5 milyon dolar koymuşlar. Müdür beyin eşinin “Yeşiller geldi” diye telefonda verdiği haber de manava sipariş edilen maydanoz, marul ve naneden oluşuyormuş.
4– Çevre Bakanı hedef seçilmiş çünkü ekonomik büyümenin temel motoru olan konut seferberliğini baltalamak istiyorlarmış.
Tercümesi: Onun için bakanın oğlu ve bazı müteahhitler tuzağa düşürülmüş, birlikte işler çevirmeleri için ikna edilmişler.
Bunları yazıp çiziyorlar, söylüyorlar. Güvendikleri şey Türk halkının Aziz Nesin’in tahmininden daha yüksek oranda aptal olduğunu düşünmeleri sanırım.

Ani zihin açıklığı!

GÖZÜNÜN önünde olan hatta içinde yaşadığı, bir parçası olduğu gerçeği birden fark edenler için “Zihnine ani bir küşayiş geldi” derler.
Başbakan’ın son konuşmasını gazetelerde okurken böyle düşündüm: Zihnine ani bir açıklık geldi!
Başbakan diyor ki “Devlet içinde devlet olan çeteler var, bu örgütlenmeyi meydana çıkaracağız.”
İyi de 12 yıldır iktidar kimdeydi?
Şimdi “çete” dediği kişileri oralara kim yerleştirdi.
Daha geçen gün “Benden ne istedilerse yaptım” diyen de kendisi değil miydi?
Yardımcısını bugün “tu kaka” dediği “Atlantik ötesine” gönderip “Bizden bir emri var mı, sor bir öğren bakalım” diyen de ben değildim herhalde.

Sistemi yozlaştırmalarının bedeli

BAŞBAKAN’ın yardımcısı Bekir Bozdağ konuşma yapmış, “gizli kalması gereken hazırlık soruşturmasının sızdırılmasından” yakınıyor.
Bunu yapanların yakalanıp cezalandırılmasını istiyor.
Bozdağ’ın da zihnine belli ki ani bir küşayiş gelmiş!
Daha önce bu tür şeylerden yakındığını hiç duymadık.
Sadece onun değil, hükümetteki diğer arkadaşlarının da böyle bir dertleri yoktu.
Ergenekon, Balyoz ve Şike soruşturmalarında belgeler, fotoğraflar ortalıkta uçuşurken ağızlarını açıp bir kelime bile etmemişlerdi.
Bizim yargılama sistemimizde hazırlık soruşturması gizlidir.
Daha önceki soruşturmalar sırasında buna dikkat edilmemesini eleştirdiğim çok yazı yazdım, görüşüm de hâlâ bu yöndedir.
Gizliliğe uyulmaması, masumiyet karinesinin zedelenmesine yol açan, soruşturulan şüphelileri peşin olarak suçlu konumuna düşüren sonuçlara neden olur.
Bizim bunları eleştirdiğimiz dönemde koltuklarında keyif içinde otururlarken uyarıyorduk: Yapmayın, hukuk bir gün herkese gerekir!
Şimdi işte o gün de geldi.
Adalet sisteminin yozlaşmasına, hukukun çiğnenmesine göz yumdular, şimdi de kalkmış şikâyet ediyorlar.