Mehmet Yakup Yılmaz Body Wrapper

Otoriter eğilimin bir sonucu

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan bir kez daha köşe yazarlarına ve gazete yöneticilerine kızdı.

Bu sefer kızmasının sebebi, emrindeki asker ve sivil bürokratları korumak!

Adamımı yedirtmem” zihniyeti ile hata yapan, işini tam olarak yapamayan bürokratlarını korumaya çalışıyor, bununla ilgili eleştirilere kızıyor.

Böyle yapıyor, çünkü mutlak iktidar sahibi her otoriter eğilime sahip siyasetçi gibi onlara yönelik eleştirileri, kendisine yapılmış sayıyor.

Evet, siyasi olarak atadığı yöneticilerin hatalarından sorumludur ama meseleyi bu kadar kişiselleştirmiş olması, sadece otoriter eğilimlerinden kaynaklanıyor.

Bir iktidarın başarısını ya da başarısızlığını belirleyen şey, vatandaş ile doğrudan teması olan bürokratlarının başarılı ya da başarısız olmasıyla ilgilidir.

Başarısız bürokratı korumak, aynı zamanda o başarısızlığa sahip çıkmak demektir.

Çelişkili gibi görünüyor belki ama bir iktidarın başarısının düzeyi, emrindeki bürokratların başarısızlıkları ile ölçülür.

Başarısız bürokratı korumak kamu yönetiminin yetersiz olmasına ve giderek yönetemez olmasına neden olur.

Başbakan eleştirilere sinirleneceğine, bu konuyu biraz düşünmeli.

On yıllık AKP iktidarında en çok duyduğumuz konu “sivilleşme” meselesi oldu. Rejimin üzerindeki asker gölgesinin kalkması yolunda önemli gelişmeler oldu,
bunu kabul etmek gerek.

Ama unutmayalım ki “sivilleşme” dediğimiz mesele, sadece asker gölgesinin kalkması meselesi değildir.

Sivilleşme, devlet aygıtını oluşturan her düzeydeki yönetici ve bürokratın hesap verebilir olması, kamu yönetiminin şeffaflığı ile de ilgilidir ki bu konuda bir arpa boyu bile yol alabilmiş değiliz.

Hatalı memurlar önce amirleri, daha sonra da siyasi iktidar sahipleri tarafından korunuyor, hesap vermiyorlar.

Böyle bir ortamda istediğiniz kadar “sivil anayasa” yapın, sivil bir rejime doğru evrim geçirmeniz mümkün olamaz.

Başarıdan da başarısızlıktan da komutan sorumludur

Yedek subay okulundan aklımda kalan şeylerden biri de, neredeyse her derste tekrarlanan şu mottoydu: Bir birliğin başarısından ya da başarısızlığından komutan sorumludur!

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel’in durumunun kamuoyunda tartışıldığı son günlerde aklıma yeniden bu söz takıldı.

Bazı kişilerin Orgeneral Necdet Özel’e yönelik eleştirisinin ardında kuşkusuz ki eski “askeri vesayet dönemi” komutanlarının tavrını sergilemiyor olması yatıyor. Onlar yumruğunu masaya vuracak eski tip bir genelkurmay başkanı tavrı bekliyorlar.

Bunun büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum.

Orgeneral Özel, bir demokraside bir genelkurmay başkanının davranması gerektiği gibi davranıyor, sivil otorite ile güç yarışına girmiyor. Bu tutumunun gelecekteki genelkurmay başkanları için de örnek teşkil etmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bugün batı demokrasilerinde sokaktaki insanın çoğunluğu genelkurmay başkanlarının adını bile bilmez. Doğru olanı da budur, dilerim ki gelecekte bizim demokrasimiz de iyice gelişsin ve bizde de böyle olsun.

Ama iş “birliğin sevk ve idaresi” konusuna gelince, bazı sorunlar olduğu da su götürmez bir gerçek.

Uludere’de yaşananlar, Suriye’nin vurduğu iddia edilen uçak meselesinin hâlâ açıklanamamış olması, bunun için yapılan çelişkili açıklamalar, patlayan cephanelik, terörle mücadelede verilen ölçüsüz kayıplar.

Komutan her halde bunlardan da sorumlu olmalı.

Afyon Valisi’nin hediye gösterisinde pasif aktör olarak rol alması, “Reaksiyon gösteremedim” savunması da çok kabul edilebilir bir durum değil.

Karargâhında genelkurmay başkanının günlük programını takip edecek bir subay mı yoktu?

Koca bir orduyu yöneten bir subayın “reaksiyon gösteremedim” savunması, savunma mıdır?

Bunun için eğitilmiyorlar mı, zor durumlarda ve baskı altındayken bile hızlı ve doğru karar vermek görevin tanımı içinde değil mi?

Türk mutfağı haftası

DAHA önce bu köşede Türk mutfağının tanıtımı ile ilgili sorunlardan çok söz ettim. Türkiye’ye yolu düşmemiş herhangi bir dünya vatandaşı için
Türk mutfağı, döner ve kebaptan ibaret.

Ve bu durumu değiştirmek için turizm fuarlarında uyduruk kokteyller vermek dışında bir şey de yapılmıyordu.

Şimdi bu konuda önemli bir gelişme var, sizlerle de paylaşmak istedim.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın destek ve himayesinde önümüzdeki yıl İstanbul’da bir “Türk mutfağı haftası” etkinlikleri gerçekleştirilecek.

Projesi Yelda İpekli tarafından hazırlanan “food week”in amacı Türk mutfağının unutulmaya yüz tutmuş değerlerini yeniden hatırlatmak ve mutfağımızın zenginliklerini tanıtmak.

Bunun için hafta boyunca önemli şeflerin de katılımıyla konferanslar, seminerler ve mutfak gösterileri düzenlenecek.

Çocuk ve gençlere yönelik sağlıklı beslenme eğitimleri ile de desteklenecek gösterilerde ünlü yabancı şeflerin de davet edilerek, Türk mutfağı ile tanışmaları ve bu konuda çalışmaya teşvik edilmeleri de planlanıyor.

Ülkenin turistik tanıtımı için de yararlı olacak bu etkinliğin amacına ulaşmasını diliyorum.