CHP lideri Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın ‘alt kimlik üst kimlik’ tanımlamasını eleştirirken şöyle bir şey söyledi:
‘Sadece hükümet için söylemiyorum. Devletin tüm kurumları aklını başına alsın. Bunun hesabı Yüce Divan’da da verilmez.’
Benim Anayasa Hukuku derslerinden hatırladığım kadarıyla ülkemizde anayasal en üst yargı organı Yüce Divan.
Cumhurbaşkanını, başbakan ve bakanları, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay ve askeri yüksek mahkemelerin başkan ve üyelerini, başsavcılarını ve cumhuriyet başsavcısını görevleri sırasında işleyebilecekleri suçlar nedeniyle yargılama yetkisi Yüce Divan’a ait. Ve bu sıfatı da sadece Anayasa Mahkemesi, bu durumlarla sınırlı olarak kullanabiliyor.
‘Başbakan’ı yargılamaya Yüce Divan da yetmiyorsa, kim yetiyor’ diye düşündüm, Anayasamız’da yazılı bir yanıt bulamadım.
Acaba Baykal, ileride bir tür ‘İstiklal Mahkemesi’ kurmayı mı tasarlıyor? Yoksa bu da siyaseten söylenmiş boş bir laf mı?
Sigara ile mücadelede yeni adım
BUGÜN, TBMM Sağlık Komisyonu’nda sigara içme yasağının kapsamını genişletecek yasa teklifleri ele alınacak.
Kamuya açık kapalı alanlarda sigara içmenin yasaklanması ya da hiç olmazsa sınırlandırılması gerektiğini defalarca yazdım.
Bu nedenle TBMM’deki bu girişimin beni sevindirmesi gerekiyor. Ama korkarım ki bu tasarılar da ele alındığı şekliyle pek bir işe yaramayacak.
TBMM Komisyon üyelerine hatırlatmak istediğim bir husus var: Uygulanamayacak bir kanun çıkarmak olsa olsa kamu yönetiminin otoritesini sarsmaya yarar. Nitekim bugüne kadar kamuya açık kapalı alanlarda sigara içilmesini yasaklayan bir yasal düzenleme vardı ama uygulandığına tanık olan kimse de yok gibi.
Bu nedenle yasakların sınırlarını belirlerken, bunun uygulanabilir olmasını da gözetmek gerekir diye düşünüyorum.
Görebildiğim kadarıyla tasarıda, dizi ve filmlerde sigara içildiğini göstermek yasaklanıyor.
Türkiye’de çekilen dizi ve filmlere böyle bir yasak konursa, yabancı film ve dizilerde bu nasıl kontrol altına alınacak?
Kahvehane, alışveriş merkezi, düğün salonları, lokantalar gibi yerlerde sigara içmek yasaklanıyor. Ama aynı zamanda ‘kapalı yerlerde sigara içenler için özel yerler tahsis edilecek’ de deniliyor. Hem yasayı uygulayacaklar açısından, hem de bu tür yerleri işletenler açısından bu tanımın daha açık yapılması gerekmez mi?
‘Sağlığa zararlıdır. Öldürür. Sakat doğuma yol açar’ gibi uyarıların Avrupa’daki gibi sigara paketinin en az yüzde kırkını kapsayacak şekilde konmasını da gerekli bir uygulama olarak görüyorum.
Ve umarım ki bu tasarı da gündemin üç yüz bilmem kaçıncı sırasında unutulup gitmez!
Cesaret diye buna derim
AKP’li belediyelerin içki yasaklarına buldukları bahanelerin çeşitliliği karşısında ‘hayranlık’ duymamak elde değil!
En son olarak da Bursa Osmangazi Belediyesi’nin AKP’li başkanvekili içkili yerleri kent dışına taşıma kararını açıklarken şöyle demiş:
‘Avrupa’daki gibi sadece içkili mekánların bulunduğu Kırmızı Sokaklar oluşturacağız.’
Avrupa’nın ‘kırmızı fenerli sokakları’ genellikle genelevlerin bulunduğu yerler. ‘İçkili mekánlar’ için ayrılmış özel bölgelere de pek rastlanmıyor.
Başkan Bey’in bunu bilmeyecek kadar ‘saf’ olduğunu düşünmüyorum. Gazetede gördüğüm fotoğrafta maşallah ‘cin gibi’ bakışları vardı çünkü.
Benim asıl ilgimi çeken şey şu: Bir siyasetçinin halkın karşısına çıkıp, bu kadar kolaylıkla palavra atabilmesindeki cesaretin büyüklüğü.
İşte Türk futboluna çağ atlatacak adam!
FUTBOL Federasyonu’nun istifa etme olasılığı belirince ‘müzmin aday’ Mehmet Ali Yılmaz yine ortaya çıktı.
Daha önce de aday olan, bazen çekilip, bazen seçim kaybeden Yılmaz, ‘Sorunları ben çözerim’ diyormuş.
Yılmaz’ın Trabzonspor’un başındayken siyah futbolcu Campbell’e ‘yamyam’ dediğini hatırlayınca ‘İşte,’ dedim kendi kendime, ‘Türk futbolunun da tam buna ihtiyacı vardı!’