HÜRRİYET

’Seçilmiş kral’ böyle buyurdu!

MANKEN Aysun Kayacı, “Dağdaki çoban ile benim oyum bir mi” diye sorduğunda yer yerinden oynamıştı.

Başbakan Recep Tayip Erdoğan da bunun iyi bir fırsat olduğunu düşünerek konuşmalarında çokça kullandı.

AKP toplantılarında “çoban kılığına girmiş” tipler ortaya çıktı.

Demokrasi fikrini yeterince içselleştirememiş bir insanın sözleri üzerinden siyaset yapıldı, korumasız bir kız bir sürü manyağın hedefi haline getirildi.

Ve daha bu tartışma bitmeden Başbakan “Ayakların başları yönettiği yerde kıyamet kopar” deyiverdi.

Bu sözler Aysun Kayacı’nın sözleri ile aynı fikri zeminden kaynaklanıyor.

“Seçkinci” bir yaklaşım! Siyaseti belli özelliklere sahip bir kesimin yapabileceği tezinden hareket ediyor her ikisi de.

Elbette AKP, Başbakan’ın birçok konuşmasında olduğu gibi bir açıklama yaptı ve Başbakan’ın sözlerinin amacını aşacak şekilde yorumlandığını söyledi. Ama söz bu, ağızdan çıktı mı geriye ne yaparsan yap, alınamıyor!

Aysun Kayacı, sıradan bir vatandaş olarak istediği gibi düşünme hakkına elbette sahip.

Fikrini saçma da bulsam, söylemesinde bir sakınca görmüyorum, onun gibi düşünenlerin sayısının hiç az olmadığını da biliyorum.

Ancak Başbakan, bu ülkenin en önemli yöneticilerinden biri!

Söylediği sözü ciddiye almak zorundayım. Ciddiye aldığım zaman da durumun ülke için ne kadar vahim olduğunu görüyorum.

Ülkeyi, demokrasi fikrini yeterince içselleştirememiş bir politikacı yönetiyor.

Ve ülkelerin başına ne felaket geldiyse, “seçilmiş krallardan” geldi, bunu da tarihteki örneklerinden biliyorum.

Yüce Divan yoluna son taş konuldu

ÇALIK Grubu, parayı yatırdı ve Sabah ile ATV grubunun sahibi oldu. Hayırlı ve uğurlu olmasını dilerim. Medya dünyasına yeni bir patron geldi ve umarım ki işlerini iyi yönetirler, evrensel gazetecilik ilkelerinden ödün vermezler.

Böyle yaparlarsa hem ülkemiz için, hem de mesleğimiz için yararlı bir iş yapmış olurlar.

Aksi kendi şirketleri için de, ülke demokrasisi için de iyi olmaz çünkü.

Grubun, söz konusu şirketleri TMSF’den devralması ile birlikte Başbakan’ın gelecekteki Yüce Divan yolculuğu için son bir taş konulmuş oldu.

İhale sürecinde yaşananlar, sürece yapılan siyasi müdahale, yerli ortak arayan yabancı şirketlere “onunla değil, bununla ortak ol” telkinleri, ihaleye girmekten son anda vazgeçmek zorunda kalan şirketler bu yolun kilometre taşlarını oluşturuyor.

Özel bankalar bu iş için kredi vermeye yanaşmayınca kamu bankalarına verilen talimatlar ve Katar’a gidip özel pazarlıklara oturmalar da önemli dönüm noktaları.

Böylece Başbakan, vaktiyle Mesut Yılmaz’ı Yüce Divan’a gönderirken kullanılan gerekçenin koşullarını da yerine getirmiş oluyor: Kendisine bağlı gruplar aracılığıyla medyayı kontrol etmeyi istemek!

Yılmaz, istemiş ve başaramamıştı, ama yine de bu nedenle Yüce Divanlık oldu, beraat etmesine bile fırsat vermediler.

Başbakan birkaç adım ileride. İstedi, gerekli şartları yerine getirdi ve başardı!

Kendisine de “hayırlı olsun” demek isterim!

Küçük yatırımcıyı da unutmayalım lütfen!

BATIK Etibank’tan kaynaklanan borçlar nedeniyle Sabah ve ATV’ye el konulması ile birlikte halka açık bu şirketlere borsada yatırım yapan küçük yatırımcının elindeki hisse senetleri “duvar káğıdına” dönüşmüştü.

Bu satış ile birlikte şimdi bunun da bir çözümünü bulmak gerekiyor. Bu satış sonucunda mağdur olarak bir tek onlar kaldı çünkü. Dinç Bilgin borcunu ödemiş oldu. TMSF, batık Etibank için harcadığı parayı geri aldı, Hazine’ye ödemesi gereken tutarı ödeyebilecek.

Maliye Bakanlığı, şirketin birikmiş vergi borçlarını tahsil edebilecek. Ödenmemiş sigorta primleri de tahsil edilecek. Grubun bir önceki sahibi Turgay Ciner’e ait şirketler de, o dönemde şirket için yaptıkları harcamaları geri alabilecekler.

Kamu bankaları da geçmiş dönemde bu şirketlere verdikleri ancak geri tahsil edemedikleri kredi alacaklarını tahsil edecekler.

Yani bebekleri eğlendirmek için oynanan meşhur oyundaki gibi: Bu tuttu, bu yoldu, bu pişirdi, bu yedi! Küçük parmağa ise “hani bana, hani bana” demek kalmasın.

Küçük yatırımcıyı korumak, borsanın sağlıklı gelişmesinin olmazsa olmaz koşuludur.

Herkes alacağını tahsil ederken küçük yatırımcıyı da unutmayalım lütfen.

(Meraklısı için not: Söz konusu şirketlerden benim ya da akraba ve yakın arkadaşlarımın bir alacağı bulunmuyor.)