HÜRRİYET

Seçimi bir oyuna çevirmek kaybettirdi

CUMHURBAŞKANLIĞI seçimi yaklaştığında muhalefet ne diyordu?

“Bu Meclis cumhurbaşkanını seçemez. Ya halk seçsin ya da erken seçim yapılsın, cumhurbaşkanını yeni TBMM seçsin. Mutlaka bu Meclis seçsin diyorsanız geniş tabanlı bir mutabakat arayın.”

Başta Başbakan olmak üzere AKP çoğunluğu ne diyordu?

“Cumhurbaşkanını bu Meclis seçecek. 5 sene için iktidara geldik, seçim zamanında olacak.”

Şu andaki durum nedir?

Geniş tabanlı bir uzlaşma olmadan bu Meclis’in bir cumhurbaşkanı seçemeyeceği belli oldu.

Seçimler erkene alınıyor. Yeni cumhurbaşkanını ya halk seçecek ya da yeni TBMM.

Bu üç soru ve yanıtları da gösteriyor ki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve kurmayları fena halde yanıldılar.

Siyasette bunu kısaca “öngörüsüzlükten kaynaklanan yenilgi” diye açıklayabiliriz.

Başbakan, kendisinden önceki birçok başka örnekte olduğu gibi TBMM’de çoğunluğa sahip olmasının her şeyi yapmasına yeterli olduğunu sandı.

Uzlaşma çağrılarını dinlemedi ve Cumhurbaşkanlığı seçimini bir tür oyuna dönüştürdü.

Bunun seçimde AKP’nin oyları üzerinde oynayacağı olumsuz rolleri de çok beklemeden göreceğiz.

5+5 formülü Anayasa’nın ruhuna aykırı

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı “Cumhurbaşkanını halk seçsin, süresi de 5+5 yıl olsun” önerisi, yenilginin şokuyla üzerinde fazlaca düşünülmeden yapılmış bir öneridir. Parlamenter bir düzende halkoyuyla seçilecek cumhurbaşkanının etkisi ve rolü konusunun üzerinde iyice düşünmek gerek.

Bu “yürütme erki içinde ikinci bir güç odağı oluşturulması ve yürütmenin iki başlı olması” sonucunu yaratır ki dünyada normal işleyişini sürdüren parlamenter sistemler içinde ikinci bir örneği de yoktur.

Sürenin iki kez seçilme hakkını verecek şekilde 5 yıla indirilmesi ise Cumhurbaşkanlığı makamının günlük politikanın bir parçası haline gelmesine yol açar.

İkinci kez seçilme peşine düşecek cumhurbaşkanının politik denge hesapları içine girmesi, giderek tarafsızlığını yitirmesi kaçınılmazdır.

Bu da Anayasa’nın öngördüğü “cumhurbaşkanının tarafsızlığı” ilkesinin en başından itibaren yok edilmesi anlamına gelir.

Kaldı ki bu tür seçimlerde ilk turda belirli partilerin adayı olarak ortaya çıkan cumhurbaşkanının seçildikten sonra gerektiğinde kendisini seçen halkoyuna karşı tutum takınması da mümkün değildir.

Cumhurbaşkanının Anayasa’nın öngördüğü gibi, bir kereliğine 7 sene süreyle TBMM tarafından seçilmesi en doğru yoldur. Bu TBMM seçemiyorsa, gelecek TBMM seçer.

Başbakan, bir politik hata yaptı ve Cumhurbaşkanlığı seçimini bir krize dönüştürdü diye sistem değişmez.

Sezer görevine devam edecek

CUMHURBAŞKANI seçiminin yapılamayacağı ve seçimin bir sonraki döneme kayacağının belli olmasından sonra bana gelen e-postalarda en çok sorulan sorulardan biri de “Cumhurbaşkanlığı’na kimin vekálet edeceği” sorusu.

Dün Hürriyet yazı işleri gündemindeki bazı haberlerde de özellikle AKP yanlısı hukukçuların bu konuda “zorlama” yorumlar yaptıklarını gördüm.

Belli ki “geçici de olsa” Bülent Arınç’ın vekáleti yoluyla “Çankaya’da bir türbanlı hanım hayali” kuranlar eksik değil.

Anayasa’nın 102. maddesinin son paragrafı şöyle diyor:

“Seçilen cumhurbaşkanı göreve başlayıncaya kadar görev süresi dolan cumhurbaşkanının görevi devam eder.”

Yani bir “vekálet” öngörülmüyor, eski cumhurbaşkanının aynı şekilde görevine, “asaleten” devamı öngörülüyor.

Kimse boş hayaller peşinde koşmasın.