Bu ismi bir yere not edin ve tekrar karşılaştığınızda sakın şaşırmayın: Isparta Sütçüler Kaymakamı Mustafa Altınpınar!
“İlçedeki kütüphanelerden Orhan Pamuk’un kitaplarını toplattırıp yakma” fikrinin mucidi genç kaymakam…
Bizim ülkemizde “idareci”nin böylesi makbuldür..
Elbette şimdi basın bu olayın üzerine biraz fazlaca gittiği için usulden bir soruşturma geçirecek.
Vali Bey yanına çağırıp biraz kızacak.
Olsun, bu işler böyle yürür zaten.
Yarın bir gün büyük ilçelerden birine bir kaymakam aranırken akla ilk o gelecek ama..
Ya da küçük illerden birine yeni bir vali lazım olduğunda..
İleride iktidar değiştiğindeki ilk valiler kararnamesinde..
Milliyetçi – muhafazakâr ağabeylerinden biri diyecek ki; “Yahu bizim Mustafa vardı, dürüst çocuktur, biraz da deli dolu.. O nerede şimdi?”
“Aklınla bin yaşa” diyecek “millici” ağabeylerinden ötekisi.. “Acaba Isparta listesinde birinci sıraya onu mu koysak?”
Ve eninde sonunda onu karşımızda ya vali ya da milletvekili olarak göreceğiz.
Adını dünyada kimse bilmeyecek ama..
Bırakın dünyanın geri kalanında, “Ortadoğu ve Balkanlar’da” bile kimse adını bilmeyecek.
O vali ya da milletvekili olurken Orhan Pamuk da kim bilir kaçıncı romanını yayımlıyor olacak..
Romanlarının çevrildiği ülkelerin televizyonlarında, gazetelerinde onunla yapılmış röportajlar yayımlanacak.
Ve büyük bir olasılıkla Orhan Pamuk bile o gün geldiğinde Mustafa Altınpınar adını hatırlamayacak..
Onun için diyorum, bu ismi bir kenara not edin diye!
Bugün 1 Nisan. Neşe dolamıyor insan!
Recep Tayyip Erdoğan’ın basınla sürtüşmesini bir kan davasına dönüştüreceği tahmin edilen bir şeydi.
Nitekim beklenen gerçekleşti.
Önce ülkenin bütün karikatürcüleri ile mahkemelik oldu, şimdi de Yeni Türk Ceza Kanunu’nun (YTCK) yürürlüğe girişini erteliyor!
Birçok gazeteci, Yeni Türk Ceza Kanunu’nun basına ağır hapis cezaları getiren hükümleri değiştirilmeden yürürlüğe girmemesi için çabaladı, görüş beyan etti.
Bunu normal karşılıyorum.
Çünkü, gazeteci dediğimiz insan, hesabını kitabını pek bilemeyen “insan türüne” işaret eder aynı zamanda.
Oysa bu YTCK hepimiz için bir kurtuluş ümidiydi.
Evet, belki yazdığımız, çizdiğimiz şeyler yüzünden yargılanıp, mahkûm olacaktık ama bu süreç eninde sonunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nden yüklü tazminatlar kazanmamızla sonuçlanacaktı.
Sonrası Bodrum’da bir ev, Trilye’de bir zeytinlik, denizde 13-15 metrelik bir yelkenli..
Muazzam bir emeklilik ikramiyesi..
Ve her akşam Recep Bey şerefine kalkacak kadehler!
R. Tayyip Bey, şimdi bu kanunu değiştirmek için vakit kazanarak hepimizin zengin olma ümitlerini de bitirmiş oluyor.
Artık Bodrum’da bir yazlık evin, iskelesine bağlı 15 metrelik bir yelkenlinin hayalini kuramayacağız.
Dedim ya, Tayyip Bey basın düşmanlığını bir kan davasına çevirdi.
Bu gidiş iyi bir gidiş değil nitekim!