Yerel seçim yenilgisinin CHP’de er geç bir “kurultay”a dönüşeceğini bekleyenler haklı çıktı.
Mustafa Sarıgül’ün çıkışının böyle boyutlanabileceğini birçok kişi tahmin edememişti belki ama bir kez daha gördük ki siyaset “boşluk” sevmiyor.
Bu yazdığım yadırganabilir ve ilk bakışta CHP’de bir “siyasi boşluk” görülmeyebilir.
Sonuç olarak partinin seçilmiş bir genel başkanı, yetkili kurulları, organları var.
Ancak CHP’nin bu yönetim ve siyaset anlayışıyla gelecek seçimlerde iktidara alternatif oluşturmayacağı da açıkça görülüyor.
Ve… Son darbe
Parti yönetiminin bir sosyal demokrat partide yadırganması gereken “merkeziyetçi” ve “tasfiyeci” anlayışı, partiyi kitlelerden koparıyor, günlük rüzgârların önünde bazen “sağ milliyetçi” uçlara savuruyor, partiyi küçültüyor.
Bütün bunların bir sosyal demokrat partide “siyasi boşluk” anlamına gelebileceğini düşünüyorum.
Yerel seçim yenilgisinin ardından CHP’de genel merkez muhaliflerine karşı başlatılan “tasfiye” operasyonu ilk darbeyi ihraç edilenlerin mahkeme kararlarıyla partiye geri dönmeleriyle almıştı.
Mustafa Sarıgül hakkındaki ihraç isteminin Disiplin Kurulu’nda reddedilmesi ise son darbeydi.
Baykal için zor dönem
Baykal bu tabloda artık “yönetemediği” bir partinin genel başkanı olarak görülüyor.
Bunun, CHP gibi kendine özgü gelenekleri olan bir siyasi partide kurultay ile sonuçlanması kaçınılmazdı. Ve Baykal bu kararı vererek muhalif hareketler ortaya çıktığından beri belki de en doğru hareketini yapmış oldu.
Birçok kişi bir önceki kurultayda Baykal’ı genel başkan seçen delegelerle gidilecek bir kurultaydan yine benzer bir sonucun çıkacağını düşünüyor.
İki şeyi unutmamak gerek: Baykal son kurultayda tek aday olarak girdiği seçimde 1058 delegenin ancak 781’inin oyunu alabilmişti. (Kurultaya katılma hakkı kazanan delege sayısı ise 1249’du.) İkincisi, “Baykal’ın seçtiği adamlar” olarak bilinen Disiplin Kurulu, Sarıgül Olayı’nda Genel Başkan’ın arzusuna karşı çıktı.
Bütün bunlar kurultayın Baykal için bu kez o kadar da rahat geçmeyeceğini gösteriyor.
Sarıgül’ün dezavantajı
Mustafa Sarıgül’ün başlattığı hareketin parti dışında yarattığı etki, büyük olasılıkla parti içindeki birçok delegeyi de etkisi altına alacaktır.
Deniz Baykal ile bir iktidar alternatifi olunamayacağı düşüncesi, başlangıçta Sarıgül’e sıcak bakmayanları bile etkileyebilir.
Sarıgül’ün şu anda görünen tek dezavantajı ortaya hâlâ başı sonu belli bir program koyamamış olması.
Temel konularda ne düşünüyor, izleyeceği sosyal demokrat çizginin “yeni sol” hareketlerle ilişkisi ne olacak, Batı Avrupa sosyal demokratlarının son yıllarda geçirdiği dönüşüm için ne düşünüyor, kadrosunda kimler olacak?
Bu sorular hâlâ yanıtlanmış değil ve artık kurultay sürecine de girildiğine göre CHP’liler bu soruların yanıtını da mutlaka bekleyeceklerdir.