MİLLİYET

Bankacılık sistemimiz güçlüdür (mü acaba?)

  Kemal Derviş, dünkü Pamukbank operasyonundan sonra artık “Türkiye’de bankacılık sistemi ayaktadır ve güçlüdür diyebilme olanağımız daha da artacaktır” dedi.
Bunun aynı zamanda bir itiraf olduğunu da kabul etmek zorundayız. Demek ki düne kadar bankacılık sistemimizin ayakta ve güçlü olduğunu söylerken kendisi de söylediği söze inanmıyormuş diye düşünüyorum.

BDDK açıklamasında Pamukbank’ın 2 milyar dolar tutarında bir sermaye açığı içinde olduğunun tespit edildiğini bildirdi.
Şimdi banka Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na (TMSF) devredildiğine göre bu açık da fondan karşılanacak.
Yani bankanın kötü yönetilmesinin ve sermayesinin krediye yüklenmesinin bedeli yine bizler tarafından ödenecek.

Kafa karıştıran sorular
Akla bir sürü soru geliyor:
Pamukbank bütün bankacılık çevrelerinin bildiği gibi yıllardır 64. madde kapsamında olan bir bankaydı…
Bu, bankanın yönetiminde Hazine tarafından atanmış bir üyenin de varlığı anlamına geliyor.
Peki, 2 milyar dolarlık sermaye açığı oluşana kadar orada görevlendirilmiş kamu elemanları işlerini yeterince yapamadılar ya da yapmadılar mı?
Kamu görevlileri işlerini yaptılar da bazı siyasi kaygılar ya da baskılar nedeniyle mi bankaya el konulmasında bu kadar gecikildi?
Başbakan Ecevit bir gün önce açıkça bir talimat vermemiş olsaydı, bu operasyon gerçekleştirilebilecek miydi?
Hani BDDK özerk bir kuruldu? Bu kurul sayesinde bankacılık sistemi siyasi etkilenmenin ve yönlendirmenin dışında kalmayacak mıydı?
Bankacılık sistemimizdeki tek çürük Pamukbank mıydı? Topladığı bütün mevduatı kendi grubunun şirketlerine kredi olarak aktaran bir bankanın varlığı murakıp raporlarınca tespit edildiği halde o bankaya neden hâlâ el konulamıyor?
Söz konusu bankanın “çok küçük” olması, yasaların o banka için uygulanmamasına gerekçe olabilir mi?
BDDK kurulduğundan beri el konulan ve TMSF’ye devredilen bankalarda batırılan paranın ne kadarı eski sahiplerinden tahsil edilebildi?
Eski sahipleri bankaları borçlarıyla beraber TMSF’ye bırakarak bütün bu yükten kurtuldular mı?

Eski tas, eski hamam…
Görebildiğimiz kadarıyla batık bankaların eski sahiplerinin hiçbirinin yaşam standardında bir değişiklik gözlenmiyor.
Hepsi işlerini yönetmeye devam ediyorlar, eski evlerinde oturuyorlar, eski hayatlarını aynen sürdürebiliyorlar.
Fona ödenen borçların toplamı, bankalardan hortumlanan paranın yüzde 10’unu bile bulmuyor.
Bu konuda neler yapılıyor? Herkesin yediğinin ve yaptığının yanına kâr kalmaması için ne gibi bir önlem alınıyor?
Bugüne kadar alınan tedbirler paranın geri dönüşü konusunda ciddi bir yarar sağlamadığına göre ek önlemler düşünülüyor mu?
Oralarda bu sorulara yanıt verecek herhangi bir kimse var mı?