Ben değilsem kim, şimdi değilse ne zaman?
Masamın hemen arkasında bir ‘postercik’ asılı. Çerçevesi ile birlikte büyüklüğü 6 x 6 santimetre. Postercik dememin nedeni bu. Üzerinde güzel bir grafik düzenlemeyle şu yazılı: Ben değilsem kim, şimdi değilse ne zaman?
Bu Talmut’tan alınma bir söz. Ama oraya asmış olmamın nedeni dini içeriği değil.
Her gün masama otururken ve masamdan kalkarken onlarca kez bu sözü okuyorum. İnsani bir refleksle zaman zaman ertelediğim her şeyi yeniden hatırlamamı sağlıyor. Bu özelliği nedeniyle yaşamın zorlukları karşısında bana enerji verdiğini hissediyorum.
Yapamadığım şeyleri yapma gücümün sadece kendi elimde olduğunu öğretiyor. Benim için çok özel anlamlar taşıyor.
Bu çok özel şeyi sizlerle paylaşıyor olmamın nedeni geçenlerde yazdığım bir yazıyla ilgili olarak aldığım okuyucu mektupları.
“Bu ülke için seve seve” kampanyasıyla ilgili olarak yazdığım yazıdan söz ediyorum. Sloganın fiil kısmının boş olduğuna dikkat çekerek, bu söze gereken içeriği verecek olanın bizler olduğunu anlatmaya çalışmıştım.
Anlam ‘biz’de saklı
Sadece okuyucu mektuplarında değil, basında bu konuda çıkan yazıları da okuyunca hayal kırıklığına kapıldığımı itiraf etmeliyim.
Nedense bu sloganın boş olan fiili hep olumsuz şekilde dolduruluyor. Hatta slogandan argo çağrışımlar çıkaranlar da var.
Daha önce de söylediğim gibi bu bir ‘gaz verme’ kampanyası. Böyle olduğu için de geçici olması doğal. Hayatlarımızda küçücük bir iz bırakarak da olsa geçecek, anlamını yitirecek. Geriye kalacak olan tek anlam bizlerin kendimiz için neleri yapabileceğimiz, yaptığımız olacak..
Türkiye için seve seve yapabileceklerimizi sıralamaya kalktığımızda büyük sözler söylemek zorunda değiliz. Ve en önemlisi, ‘seve seve’ yapacaklarımız arasında büyük fedakarlıkların bulunmasının da gerekmiyor olması.
Gerekmiyor çünkü kamuoyundaki havadan da açıkça anlaşılıyor ki, Türkiye için hiçbirimiz büyük fedakarlıklarda bulunmaya istekli değiliz. Bazılarımız zaten büyük fedakarlıklarda bulunduğumuzu düşünüyoruz, bazılarımız da yıllardır yaptığımız bu fedakarlıkların hiçbir işe yaramadığına inanıyoruz..
Hayat karar vermekse…
Oysa sloganı şöyle tamamlayabiliriz örneğin: Türkiye için seve seve yaya geçitlerinde durur, yayalara yol veririm! Başka hiç kimse yapmıyor olsa da ben yapabilirim, yapmalıyım, yapıyorum… Sadece benim durmamla bir tek yaya yağmurda daha az ıslansa, başkalarının da durmasıyla yaya geçitlerindeki kazalarda ölenlerden bir tek kişi bile sağ kalsa bu önemli bir eylem.
Belki şunu da yapabiliriz: Türkiye için seve seve daha az kağıt kullanırım! Şöyle bir karalayıp atıverdiğimiz kağıtları daha iyi kullansak ithal kağıda daha az döviz öderiz. Ofislerde çalışan 4 milyona yakın insanımız birer top kağıt tasarruf etseler yılda 4 milyon top eder..
Bu kampanya bize hiç değilse bunu öğretmeliydi: Ben kişi olarak kendimden sorumluyum. Başkaları vergisini vermese de, vergilerimin boşa gittiğine inansam da ben vermeliyim. Başkaları yapmasa da ben ahlaki olarak doğru bildiğimi yapmalıyım..
Bizlerin tek başına bir birey olarak bu ülke için yapabileceğimiz bir şeyler mutlaka olmalı.
Hayatımız her gün verdiğimiz önemli, önemsiz bir çok kararın bir araya gelmesinden oluşuyor. O karar anında bir an için durup bu soruyu kendimize sormalıyız: Ben değilsem kim, şimdi değilse ne zaman?