MİLLİYET

'Bizde olmaz' demeyin, bu sergiyi görün

  Doğu Anadolu’nun bazı köylerinde, deprem nedeniyle yıkılan evlerin yerine “afet konutu” olarak yapılan binaların genellikle boş kaldığını biliyoruz. Hayvanlarıyla aynı mekânın değişik bölümlerinde yaşamak alışkanlığındaki köylülerin, bu alışkanlıkları görmezden gelinerek Ankara’da hazırlanan tek tip projelerle yapılmış ve kullanılamayan bir sürü bina..

İstiklal Caddesi’nde Garanti Galeri’de ilginç bir sergi var.
“Mimarlığı Tersten Giymek – Rural Stüdyo: Mimarlıkta Sınır Aşımı ve Muğlaklık” adını taşıyan bu sergi, ismindeki korkutuculuğun tam tersine, mimarlık ve toplum ilişkisi üzerine çok ilginç, basit ve biz Türklerin de önemli dersler çıkarabileceği bir çözümü gözler önüne seriyor.
Sergi, Amerika’nın ciddiye alınan mimarlık okullarından biri olan Auburn Üniversitesi mimarlık bölümü öğrencilerinin çalışmalarından oluşuyor.
Alabama’daki Hale County, “derin güney” ya da “kara kuşak” olarak adlandırılan bir bölgede yer alıyor. Dünya bu bölgeyi ünlü fotoğrafçı Walker Evans’ın 1930’lardaki unutulmaz fotoğraflarıyla tanıdı. Zaman zaman filmlerde de görüyoruz.
Burası kelimenin tam anlamıyla “kaybedenlerin”, “dışlananların”, “kıyıdakilerin” bölgesi. Amerika’nın en yoksul insanları burada yaşıyor. 16 bin civarındaki nüfusun üçte biri yoksulluk sınırının altında. Hiçbirinde akar su ve elektrik olmayan 1400’den fazla standart altı konut..
Bölgenin her yeri hayalet yapılarla dolu. Yıkılmak üzere evler, terk edilmiş ahırlar, metal yığınına dönüşmüş traktörler, paslanmış römorklar, hurdaya çıkmış kamyonetler zengin bir tarımsal geçmişin izleri..

Bir nevi ‘sorumluluk’ stajı
Rural (Kırsal) Stüdyo projesi, Auburn Üniversitesi’nin, mimarlığı teknokratik ve bürokratik bir alana sıkışmışlıktan kurtarma projesi.. Bir meslek grubunun, ahlaki sorumluluğunun sadece kendi mesleğini yapış biçiminde değil, içinde bulunduğu toplumun insanlarına karşı olduğunun da altını çizen, mimarlığı “sosyal konut” bağlamında bir evcilleştirme çerçevesinin dışına çıkarmayı hedefleyen bir proje.
Üniversitenin ikinci sınıf öğrencileri bir sömestr, beşinci sınıf öğrencileri ise iki sömestr süresince, kampüslerini terk edip bu bölgeye geliyorlar ve “çalışıyorlar”..
Hiçbir mimari talebi olması mümkün olmayan insanlara, yaşanabilecek bir çevre ve mekân yaratmak için içlerindeki yaratıcılığın yanısıra, fizik güçlerini de sunuyorlar..
Bölgede malzeme kaynağı olarak ne varsa onu kullanıyorlar. Terk edilmiş binalardan sökülen malzemeler, atılmış eski otomobil lastikleri, karton kutular ve bir tür kerpiç kullanarak, mekânı dönüştürüyorlar ve insani bir yaşama ortamı sağlıyorlar.
Neler yaptıklarını görüp hayretler içinde kalmak isteyenler sergiye gidebilirler, bu olanağı olmayanlar da www.ruralstudio.com adresini ziyaret edebilirler.

Türkiye’de de yapılmalı
Bu sergiyi anlatmamın nedeni, benzer bir uygulamanın bizim mimarlık eğitimimiz içinde de yapılabileceğine olan inancım.
Türkiye’nin her yerinde “mimarlık” mesleğinin insanlara sunabileceklerinden yararlanmayı hayal dahi edemeyecek insanlarımız var. Gecekondular, köyler, kullanılamayan deprem ve afet konutları…
Kolayca bulunabilecek sponsorların da desteğiyle, genç mimar adaylarının yaratıcılıklarını bu ülkenin halkı için kullanabilmelerine olanak sağlanabilir.
Sadece mimarlık öğrencilerinin değil, öteki bilim dallarında eğitim gören öğrencilerin de katılabileceği, çok az bir parayla finanse edilebilecek projeler geliştirebiliriz.
“Bizde olmaz” demeden önce bu sergiyi bir görmenizi öneriyorum.
Bu, emin olun, “YÖK şöyle mi olsun, böyle mi olsun” tartışmalarından çok daha önemli. Üniversiteyi, halk ile birleştirebilecek değerli ve uygulanabilir bir proje..