MİLLİYET

Büyük hırsızlığı ödüllendiren ülke

 TBMM KİT Komisyonu geçtiğimiz yasama döneminde kamu bankalarının batık kredileri ile ilgili olarak Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’ndan bilgi istemişti.
BDDK bu isteğe yanıt vermedi. Gerekçesi Bankacılık Yasası’nın 22. maddesine göre istenilen bilgilerin “bankacılık sırrı” kapsamına girmesiydi.

Dünkü Radikal’de yayımlanan bir haberde AKP’nin “bankacılık sırrı”nı yeniden tanımlayan bir yasal düzenleme hazırlığı içinde olduğu belirtiliyordu.
Eğer bu yasal düzenleme yapılabilirse, TBMM, BDDK’dan kamu bankalarının batık kredileri ile ilgili bilgileri isteme hakkına sahip olacak.
Böylece bizler de ısrarla saklanan “sırrın” ne olduğunu öğrenme olanağına kavuşacağız.

Onlar soydu biz ödedik
Bu bilgilerin öğrenilmesi, geçmişte kamu bankalarına hâkim olan zihniyetin teşhir edilmesini sağlayacak. Siyasi kaygılarla kamu kaynaklarının kimlere ve neden aktarıldığını da böylece öğrenebileceğiz.
Bankacılık sektörünün denetimden uzakta kaldığı, siyasi kaygılarla bankaların içinin boşaltılmasına ses çıkarılmadığı bir dönem yaşadık. Sonunda büyük bir finansal krize de dönüşen bu sistematik soygunun bedelini ulusça ödedik ve öyle görünüyor ki ödemeye de devam edeceğiz.
Geçmiş hükümet içi boşaltıldığı için zor duruma düşen bankaları kapatma yolunu tercih etmedi. Bunun yerine bankalar Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredildi.

Tek sorumlu BDDK’dır
TMSF, el koyduğu bankaların bir bölümünü daha sonra tasfiye etti. Bazılarını satışa çıkardı. Satamadıklarını da tek bir banka çatısı altında birleştirdi ve böylece tasfiye süreçlerini başlattı.
Sahipleri tarafından batırılan bankalar Türk halkına 20 milyar dolara mal oldu.
Bu bankalardan çalınan paralar yerine konamadı.
Bunun tek sorumlusu BDDK’dır. BDDK, batırılan bankaların sahiplerinin üzerine gitme cesaretini gösteremedi. Bazı yasal boşluklar da bahane edilerek adeta hırsızlığa prim verildi.

Lüksten taviz yok
Çevrenize şöyle bir bakın. İçlerindeki para boşaltıldığı için el konulan bankaların eski sahiplerinin yaşantılarını nasıl sürdürdüklerine bir bakın.
Hepsi eski yalılarında, köşklerinde oturmaya devam ediyorlar. Hepsi bankalarını soyarak kurdukları şirketlerin başındalar. Otomobiller, yatlar, uçaklar emirlerinde. Yaşam standartlarında en küçük bir değişiklik olmadı.
Bankalarını boşaltarak edindikleri şirketleri, malları istedikleri gibi kullanabiliyorlar ve büyük bir olasılıkla içlerinden bazıları “ne olur ne olmaz” diye yurtdışındaki bazı “serbest bankacılık” bölgelerine para da kaçırıyorlar.

Bu tereddüt neden?
TBMM hazır Bankalar Kanunu’ndaki “sır” maddesi ile ilgili bir düzenleme yapmaya niyetlenmişken bu sorunun da çözülmesi için bazı girişimlerde bulunmalı.
Batık banka sahiplerinden yapılacak tahsilatın hızlandırılması için gereken yasal düzenlemeler yapılmalı.
BDDK da elindeki bilgilerin üzerine “sır” diye yatmaktan vazgeçmeli.
Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun hükümlerinin uygulanmasında neden bu kadar tereddüt edildiği ortaya çıkarılmalı.
Üç kuruşluk kredi kartı borçları için inanılmaz faizler ve hacizler yürütebilen bankacılık sektörü de bütün bankacılık sisteminin itibarını zedeleyen bu uygulamalar karşısında sessiz kalmaktan vazgeçmeli.
Türkiye, sadece “küçük” hırsızlıkların cezalandırıldığı, “büyük” hırsızlıkların ödüllendirildiği bir ülke durumuna düşürülmemeli…