MİLLİYET

CHP'nin 'ayıplı' kurultayı

 Temmuz ayı iki sosyal demokrat partinin kurultayına sahne olacak. Yarın Deniz Baykal’ın çağrısıyla CHP’nin 12. Olağanüstü Kurultay’ı toplanırken, 25 Temmuz’da da DSP’nin 6. Olağan Kurultayı toplanacak.

CHP kurultayı, sanırım izleyicilere ve basına kapalı olmasıyla bu konuda bir “ilk örnek” oluşturacak.. Dünya sosyal demokrat partiler tarihine “altın harflerle” yazılacak bir kurultay..
CHP’nin Türkiye’nin en büyük partisi olduğu günlerdeki kurultayları hatırlıyorum.. Kurultayı izlemek isteyenler günlerce davetiye peşinde koşarlar, salonda da neresinden baksanız yüze yakın gazeteci olurdu..
Bu kez salona izleyici alınmayacak! Salonda sadece kurultay delegeleri bulunacak.
Neler konuşulduğunu, kurultayın nasıl geçtiğini de öğrenemeyeceğiz. Çünkü gazetecilerin bu toplantıyı izlemeleri yasak!
Amaç “aile toplantısı”nın dışarıya sızmasını engellemek..
Hadi gazeteciler “aileden” sayılmıyorlar diyelim.. Anlaşılan, kurultay delegesi olmayan parti üyeleri de bugünkü CHP yönetimi tarafından “aileden” sayılmıyorlar ki, bu gerçekten ilginç bir durum..
‘Kol’ mu kıracaklar?
Solcu ya da sosyal demokrat partiler dünyanın her yerinde üyelerinin mümkünse tümünün parti faaliyetlerine katılmasını ister..
Böylece halkla en geniş temas olanağını bulduklarını düşünürler.
Bu yüzden toplantıları sadece parti üyelerine değil, sivil toplum kuruluşlarına, sendikalara ve özellikle de medyaya açık olarak yapılır.
Çünkü bu partilerin kurultayları, partilerin savunduğu fikirlerin tartışıldığı, parti politikalarının belirlendiği önemli zeminlerdir.
Ve bu zeminde nelerin konuşulduğunun toplumun diğer kesimlerine aktarılması, partinin savunduğu fikirlerin topluma yaygınlaştırılması ve benimsetilmesi için de bir fırsattır.
Ancak CHP yönetimi bu kez böyle bir fırsatı kullanmak istemiyor..
Çünkü Genel Başkan toplantının “aile içinde” kalmasını istiyor!
Bizim toplumsal geleneğimizde bir şeyin “aile içinde” kalmasını istemek, olumsuz bir durumun başkaları tarafından görülmesini istememek olarak anlaşılır.
“Kol kırılır, yen içinde kalır” sözü bu toplumsal geleneğin bir ürünü olarak dilimize yerleşmiş..
Bundan yola çıkarak CHP yönetiminin bazı kolları “kırıp bükeceğini” mi düşünmeliyiz?
Deniz Baykal ve yönetimdeki arkadaşlarının partiyi yönetme konusundaki bu eğilimleri eski komünist partileri hatırlatıyor. Partinin en önemli organının toplantısını önceden yazılmış bir senaryoya göre oynanacak bir tiyatroya dönüştürme alışkanlığı bugün hiçbiri tarih sahnesinde olmayan o partilerde vardı.
Seçim dersi çıkarılmamış
Ve korkarım ki, CHP yönetiminin bu tavrı da CHP’yi böyle bir yok oluşa sürükleyecek.
CHP’nin son yerel seçimlerdeki büyük yenilgisinin nedenleri belli ki iyi anlaşılmamış.
Bunun en önemli nedeni CHP’nin bir süredir halktan kopuk bir partiye dönüşmüş olmasıydı.
Parti üyelerini aday belirleme süreçlerinin dışına çıkararak, adayları tepeden inme atayarak, sıkı bir merkeziyetçi bürokratik parti yaratarak gidilen yerel seçim, CHP’nin en güçlü olduğu bölgelerde bile seçimi kaybetmesine yol açmıştı.
Şimdi bu hata bu kez parti üyelerini “izleyici” olmaktan bile çıkararak sürdürülüyor.
Aynı hatayı Ecevitler de kendi partilerinde tekrarlıyor.
Partiyi bir aile kulübüne dönüştürmüş olmaları, bir önceki genel seçimin lideri olan DSP’yi Meclis dışında bıraktı.. Bu görülmüyor ve şimdi “ailenin adayı” ile aynı politika sürdürülmeye çalışılıyor.
CHP ve DSP kurultaylarına katılacak delegeler bu gerçeği tekrar hatırlamak zorundalar.. Verecekleri karar partiyi yeniden canlandırmaya mı yarayacak, yoksa eski hataların tekrarlanmasına verilmiş bir onay mı olacak?