Magazin basınının Türk dilinin gelişmesinde önemli bir rolü olduğunu söyleyecek olsam başta Hakkı Devrim olmak üzere herkesin tepkisini çekeceğimi biliyorum. Ama olsun, bütün tepkileri göğüslemeye hazırım ve söylüyorum: Magazin basını olmasaydı dilimiz asla renklenemezdi…
Örneğin Türkçemiz “Düzeyli ilişki” kavramını bu sayede kazandı. Bir aşktan diğerine iki buçuk saat içinde geçebilme başarısını gösteren ‘paşagalaşamdan’ tipleri nedeniyle artık bunun ne demek olduğunu biliyoruz. Bir genç hanım bir erkekle “düzeyli bir ilişki” içinde olduğunu söylüyorsa bundan hemen şu sonucu çıkarıyoruz: Kız, adamla yatmak için para almıyor!
‘Derrrmişim’
Bir de “Dermişim” diye bir kelime var. ‘Demek’ fiilini mişli geçmiş zamanda çektiğinizde istediğiniz her şeyi söyleyebiliyorsunuz ama aynı zamanda söylememiş de oluyorsunuz.
Biraz karışık olduğunun farkındayım. Örnekle açalım:
Birisine “O kadın maymuna benziyor” dersem bunun hukuki sonuçları olabilir. Tazminatlar, mahkemeler… Ama Televole tiplerinin ağzıyla bunu söylediğinizde hem o sıfatı birisine yakıştırmış oluyorsunuz hem de olmuyorsunuz. Yani cümleyi şöyle söylüyorsunuz: “O kadın maymuna benziyor …dermişim!” Cümleyi tamamladıktan sonra belinizi hafifçe kırarak bir de gevrek kahkaha atmanız gerekiyor ki o meşum cümleyi söylememiş olasınız… Tabi “Dermişim” ile bağlı cümle arasında küçük bir es vermeniz de gerekiyor…
Onlar özgürse, biz neyiz?
Bir de “Cinsel tercihlerini özgürce kullanmak” fiili var. En çok da buna hasta oluyorum.
Magazin basınında bir kadın ya da erkeğin eşcinsel olduğunu söylemenin “yeni Türkçesi” bu… Örneğin bu hafta çıkan bir magazin dergisinde şöyle bir haber var: Sosyete solaryumcusu S. ile tiyatrocu Ş.’nin cinsel tercihlerini özgürce kullandıkları bir ilişkileri var.”
İki kadın arasındaki lezbiyen bir ilişki ima ediliyor. Ama belli ki ‘hukuki nedenlerle’ bu açıkça söylenemiyor. Onun yerine “cinsel tercihlerini özgürce kullanmak” kalıbı kullanıyor.
Nedense kafama hep bu takılıyor: Bu ifadenin gerisinde biz heteroseksüellerin cinsel açıdan yeterince özgür olamadığı düşüncesi mi yatıyor?
Acaba tercihlerimizi yaparken ‘yeterince özgür’ olabilirsek, hepimizin varacağı son nokta eşcinsellik mi olacak?
Gerçekten enteresan bir durum. Bu bana biraz da “hayat kadını” kavramını hatırlatıyor. Fahişelerin “hayat kadını” olarak tanımlandıkları bir dünyada, fahişe olmayanlar ne oluyor? “Ölüm kadını” mı?
Kurthan Hoca ile birlikte bindiğimiz bir taksinin şoförü hal hatır sorduktan sonra şöyle söylemişti: “Bizimkisi hayat değil, yaşantı be abi…”
Acaba “hayat kadını” derken de kafamızın arkasında bu mu var? Normal kadınların yaşadıkları hayatın aslında “hayat olmadığı” düşüncesi mi söz konusu?..
Al Bundy’den seçme sözler
Televizyonda ‘Evli ve Çocuklu’ isimli diziyi izliyorsanız, dizinin kahramanı Al Bundy’yi de tanıyorsunuz demektir.
Bundy “hayatta hep kaybedenlerden” biri. Bir anti kahraman. Bencil, çıkarcı, aptal, beceriksiz… Çizgi kahraman Bart Simpson’un babası Hoomer’ın ete kemiğe bürünmüşü. Ailesine de ‘aile’ demek mümkün değil. Onlar da babanın türevleri sanki. Tembel ve sadece kendisini düşünen bir karısı, çocuktan çok şeytana benzeyen iki tane de çocuğu var.
Bir arkadaşım Bundy’nin “özlü sözlerinden” yapılmış bir derleme yolladı. Biraz gülmekten kimseye zarar gelmez diye düşünüyorum. İşte dünyanın bir numaralı gerçek anti kahramanı Al Bundy’den inciler:
• “Peg, 17 yıldır evliyiz, artık arkadaş kalamaz mıyız?”
• “Bir erkek bütün hayatı boyunca erkektir, ama bir kadın karın oluncaya kadar seksidir.”
• “Noeller pişmanlıklar için değildir, pişmanlıklar için evlilik yıldönümleri vardır.”
• “Her başarılı erkeğin arkasında evli olmadığım bir kadın vardır.”
• “Peg, seninle evli olmayan herkesi kıskanıyorum.”
• “Sigorta evlilik gibidir. Sürekli bir şeyler ödersin ama geriye hiçbir şey alamazsın.”
• “Bud, işe yaramayan her şeyi atamayız. Atsaydık şu anda evde bir annen olmazdı.”
• “Hayatımdan nefret ediyorum. Uyuyamıyorum, yemek yiyemiyorum, karımı arka bahçeye gömemiyorum bile.”
• “Yatağımda o lanet kadın varken nasıl uyuyabilirim?ö