MİLLİYET

Cumhurbaşkanlığı muhalefet makamı değildir

 Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in, Türk İş Genel Başkanı Bayram Meral ve beraberindeki heyeti kabulü sırasında hükümete yönelttiği eleştiriler dünkü gazetelerde yayımlandı.

Dün bu yazının yazıldığı saate kadar Cumhurbaşkanlığı’ndan bu haberlere yönelik herhangi bir yalanlama gelmedi. Demek ki gazetecilerin özellikle Türk İş kaynaklarından aldıkları bilgiler doğru. Cumhurbaşkanlığı’nın bu konudaki sessizliğini en azından yazılanlara sahip çıkmak olarak değerlendirebiliriz.
Cumhurbaşkanı’nın eleştirilerinin bir çoğuna ben de katılıyorum.
Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Yasası’nın değiştirilmesi yönündeki görüşlerinde hemfikirim.
Hortumlanan bankalardan çalınan paraların yerine konması için hiçbir şey yapılmadığını ben de yazdım.
Çete suçlarının bir bölümünü adeta affeder gibi DGM kapsamından çıkaran yasanın doğru olmadığını, bu konuda Cumhurbaşkanı’nın veto gerekçesinde vurguladığı gibi bir ihtisas mahkemesinin oluşturulmasının daha doğru olacağını ben de savunuyorum.
Ama benim durumum Sezer’inkinden bir hayli farklı. Ben bir gazeteciyim, Sezer Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı…

‘Kara Şubat’ı unutmayalım
Anayasamız Cumhurbaşkanı’nın tarafsız olmasını (Madde 101) emrediyor.
Bunun da ötesinde “devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmekle” görevli. (Madde 104)
Anayasa’ya aykırı olduğunu düşündüğü kanunları yeniden görüşmek üzere TBMM’ye yollamak ve gerekli gördüğünde Anayasa Mahkemesi’ne dava açmak yetkilerine sahip. (Madde 104)
Devlet Denetleme Kurulu’nu, devlet organlarının yasalara uygunluğunu araştırmak bakımından çalıştırma yetkisi var. (Madde 108)
Cumhurbaşkanı bu yetkilerini kullanırken hiçbir kişi ve kuruma da hesap vermek zorunda değil. Bu ona Anayasa’nın tanıdığı bir yetki ve tartışılması mümkün değil.
Cumhurbaşkanı’nın hükümetlerle her konuda aynı fikirde olmasını, hükümetin bir uzantısı gibi görev yapmasını da kimse beklemiyor.
Ondan görev olarak beklediğimiz şey Anayasa’da da açıkça yazıldığı gibi “devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını gözetmek”.
Bu görev ihmal edildiğinde neler olabileceğini 2001 senesinin Şubat ayında hep birlikte yaşadık.
Milli Güvenlik Kurulu’nda, Başbakan’a ‘Anayasa fırlatmak’la başlayan sürecin düzelmekte olan ekonomiyi ne hale getirdiğini gördük. O günden bugüne bir milyona yakın kişinin işini kaybettiğini, paramızın nasıl değer kaybettiğini unutmamalıyız.

Uyarı ‘yerinde’ olmalı
Bunu en çok unutmaması gereken iki kişiden birisi devletin en üst organlarından birini tartışmayla terk eden Başbakan ise, ötekisi de bu tartışmayı başlatan Cumhurbaşkanı’dır.
Cumhurbaşkanı, hükümete yönelik eleştirilerini Milli Güvenlik Kurulu’nda dile getirebilir. Başbakan ile yaptığı haftalık toplantılarda anlatabilir, Başbakan’ı uyarabilir. Yasaların yeniden görüşülmesini sağlamak için yetkisini kullanabilir, Anayasa Mahkemesi’ni çalıştırabilir, bu konulardaki uyarılarını yazacağı gerekçelerde dile getirebilir. Gerekli gördüğünde Bakanlar Kurulu’na başkanlık edebilir, Bakanlar Kurulu’nu toplantıya çağırabilir. (Madde 104)
Ama hükümete yönelik eleştirilerini muhalefet liderleri gibi kamuoyunun önünde yapamaz, yapmamalıdır.
Ülkeyi yeni bir siyasi ve ekonomik krize sokabilecek bu tür girişimlerden titizlikle uzak durmalıdır.
Cumhurbaşkanlığı bir muhalefet makamı değildir.