MİLLİYET

Entelektüel terörizm

  Üzerine gidip tedavi etmemiz gereken cok önemli bir hastalığımız var.
Bunu en genel ifadelerle şöyle tanımlayabilirim: Başkalarının düşüncelerine hiç kimsenin saygısı yok.

Böyle bir saygı olmadığı için ne doğru dürüst tartışmayı başarabiliyoruz, ne de “fikirlerin çatışmasından gerçeğin kıvılcımını yaratabiliyoruz..”
Bir insanın, kendi okuduklarıyla, eğitimiyle, entelektüel birikimiyle ve yaşam tecrübesiyle bir fikre sahip olabileceğini ve belki bu fikrin de bizimkiler kadar değilse bile doğru yönleri olabileceğini hiç hesaba katmıyoruz.
Bizim gibi düşünmeyenlerle karşılaştığımızda yaptığımız tek şey hemen “sopaya sarılmak”: Hain, satılmış, gerici, yobaz, komünist, işçi düşmanı, sermaye düşmanı, tetikçi, yalaka, geri zekâlı, cahil… Benim ilk elde hatırlayabildiklerim bunlar.. Liste kolayca uzatılabilir..
Ve bu durum tüm düşün yaşamımızı etkisi altına alıyor, fikirlerin derinleşmesine izin vermiyor..
Bir konuyla ilgili olarak genel kabul görmeyen bir fikri olan susmayı tercih ediyor, Türkiye kalıplaşmış düşüncelerin egemen olduğu, sığlığın entelektüellik sayıldığı bir ülkeye dönüşüyor.

Fikri değil, kişiyi çürüt
Dünkü Radikal’de Neşe Düzel’in, Sabancı Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Tosun Terzioğlu ile yaptığı bir söyleşi yayımlandı.
Prof. Dr. Terzioğlu söyleşisinde Türkiye’deki akademisyenlerin fikirlerini açıklamakta ürkek davrandıklarını söylüyor. “(Türkiye’deki akademisyenler) sürüden ayrılmış kuzu durumuna düşmeyi belki de istemiyorlar. Türkiye’de düşüncesini açıklayan ve düşüncesi aykırı olan kişilerle uğraşılıyor. Mesela bizim öğretim üyemiz Prof. Halil Berktay, Ermeni meselesi ile ilgili bazı görüşler ileri sürdü. Ve onunla ilgili bir linç kampanyası yürütüldü… ‘Berktay’ı atın’ diye baskılar geldi. O baskılara boyun eğilmeyince bu sefer basında kampanyalar başlatıldı… Fikir çürütmek yerine, kişiyi çürütüyorlar” diyor..
Ben bu tür faaliyetlere kısaca “entelektüel terörizm” diyorum bir süredir..

Bizden değilse hain!
Beğenmediğiniz bir fikre sahip olan kişinin düşüncelerini tartışmak yerine, doğrudan onun kişiliğine saldırmak, onu küçük düşürmeye çalışmak ve bir daha fikrini açıklayamaz hale getirmek..
İşin kötüsü, bu “terörist” faaliyet, bombalı teröristlerin yaptıklarının aksine etkili de olabiliyor.
Her türlü konuyu derinlemesine araştırmak, okumak ve tartışmak olanağına sahip olmayan toplumun geniş kesimleri bu “teröristlerin” etkisi altında kolayca kalabiliyor. Çünkü işi fikir sahiplerini terörize etmek olanlar, genel kabul görmüş klişelerle ve kolay anlaşılır hakaret cümleleriyle konuşuyorlar.
Terörize edilen düşünce sahiplerine ise sadece susup oturmak kalıyor.. Önlerinde böyle örnekler gören öteki fikir sahipleri de susup fikirlerini kendilerine saklamayı tercih ediyorlar.
“Entelektüel teröristler” solcu da olabiliyor, sağcı da olabiliyor, Kemalist de olabiliyor, İslamcı da olabiliyor… En azından bu konuda bu çevrelerin neredeyse tümünde bir görüş birliği var: Bizden olmayan ya haindir, ya satılmış!
Entelektüel yaşamımızdaki sığlığın en temel nedeninin bu durum olduğunu düşünüyorum.